Connect with us

Habibe Akşit

RESSAMLARIN FIRÇA DARBELERİNDEN İŞ İNSANLARINA DERSLER…

Bazen her şeyi yeniden tanımlamak gerek. Covid-19 bunu bize öğretti. Tıpkı ZERO akımı gibi, iş hayatını yeniden ele almamız; yeni bir “İŞ ALANI” yaratmamız gerekecek. Yeni kaldıraç noktaları bulmak, bu noktaları yeni ve sürdürülebilir sistemlere dönüştürmek zamanı. Sanatın hep yaptığı gibi.

 

DR. HABİBE AKŞİT

İki abisi de ressam olan biri olarak, çocukluğum ve devamında üniversite hayatım hep bir atölye tadında geçti. İşletme öğrenimi görmeme rağmen, bir taraftan da sanat tarihi ve resim eğitimi alan bir öğrenci gibiydim. Resim galerilerinde yapılan sanat sohbetleri, gezilen sergiler, sergi hazırlıkları dahil bu süreçte keyifle yolculuk yaptım. Aslında hala da yapıyorum. Ne iş yaparsam yapayım, resim sanatının yaratıcı gücünü hep içimde hissettim. Bir iş yaparken birden kapımı çalan ve bana ilham veren bir dost gibi çıkıveriyor. Bu yazı o ilham veren ziyaretler sonrasında ortaya çıktı.

“DOĞA EN BÜYÜK RESSAM”
Sonbaharın ağaçlarda yarattığı renk cümbüşünü izliyordum. Abim ressam Veysel Akşit’in “doğa en büyük ressam” dediğini anımsadım. Karşımdaki ağaçlar da bunu söylüyordu. Ardından aramızdan verimli bir döneminde ayrılan büyük abim ressam Adil Akşit’in atölyesine gitti zihnim. Bir çok sanatçının ziyaret ettiği bu atölye-ev 80’li yıllarda İstanbul’daki sanat sohbetlerinin merkezlerinden biriydi.

Abim Ressam Adil Akşit, yarattığı tablolar kadar, yaratım sürecinde kullandığı tüm malzemelere ve ilişkilerine saygı ve nezaketle yaklaşırdı. Ben de tek tek bu malzemeleri kullanıldıktan sonra özenle temizleme ve atölyedeki yerlerine yerleştirme işini uzun süre yaptım. Hatta bundan sorumlu bir tür çırak gibiydim. Abimin estetik ve güzellikle ilgili olarak söylediği “güzellik en içtekinin, en dışa yansımasıdır” sözü sadece aklıma değil, duygularıma da işlemiştir.

TÜM KAYNAKLARA SAYGIYLA YAKLAŞMAK
Ders 1. Ne iş yaparsan yap, o iş için kullandığın tüm kaynaklara saygıyla yaklaş. Bunlar maddi kaynaklar olabileceği gibi, fiziken görünmese de sana destek sağlayan her şeydir. İçinde olduğun değişim ve dönüşümlere de saygı ile yaklaşmak önem taşır. Bu empati kurmanın, çeşitliliği kucaklamanın, verimli bir başlangıcının, samimi bir yaklaşımının, öğrenmenin de temelini oluşturur.

Zihnimde abimin atölyesinde gezinmeyi sürdürüyorum. Atölye-ev’deki sohbetler konu ne olursa olsun mutlaka Leonardo da Vinci, Michelangelo ve Raffaello’ya uğrardı. Rönesans döneminin bu üç muhteşem sanatçısından bir şeyler paylaşılırdı.

Leonardo da Vinci (1452-1519)

Leonardo da Vinci (1452-1519) sadece ressam değil. Filazof, mimar, mühendis, astronom, heykeltraş, mucid, anatomist, müzisyen. Tükenmeyen bir öğrenme tutkusunun güzel bir örneği. Mona Lisa, Son Akşam Yemeği, Vitruvius Adamı ve daha bir çok eşsiz tablo yanında; dönemin seçkinleri ve Fransa Kralı için tasarladığı makinalar, köprüler, bilim ve mimari alanında yaptığı çalışmalar, insan vücudundaki oranları belirleyen “altın oranı” ortaya çıkarması gibi, bir çok farklı araştırma ve çalışmaya imza atmış bir sanatçı. 1502 yılında dönemin padişahı Sultan II. Bayezid için Haliç üzerine yapılması istenen köprü için, bir de çizim yapmış.

FARKLI ALANLARDAN BESLENMEK
Ders 2. Farklı alanlardan beslenmek, yaptığınız işe derinlik kazandırır. Bugünün iş dünyasında ve şirketlerinde de farklı yetkinliklerden beslenerek, işini yapmak sizi farklılaştırıyor. Sizi bir tür Rönesans insanı / şirketi yapıyor. O açıdan ne iş yaparsanız yapın, sizi besleyecek farklı kanallarınız olsun. Bu vizyonunuza önemli katkılar sağlayacaktır.

Michelangelo’da (1475-1564)

Michelangelo’da (1475-1564), Leonardo da Vinci gibi çok donanımlı ve çok yönlü bir sanatçı. Kendini daha çok heykeltraş olarak tanımlasa da ressam, şair, yazar ve mimar. David heykeli, Hz. Musa heykeli, Vatikan’daki Sistine Şapel’in tavan fresklerinde yer alan ve resim sanatının en canlı tasvirlerinden kabul edilen eserler Michelangelo’nun sanat tarihine kazandırdığı baş yapıtlardan sadece bir kaçı. Yaşadıkları dönemde Leonardo da Vinci ile aralarında bir rekabet olduğu anlatılıyor. Zaman zaman keskinleşen bu rekabet, birbirlerinin yaptığı işe duyulan saygı ve ilham alma noktasından öteye hiç taşınmıyor.

RAKİPLERDEN İLHAM ALMAK
Ders 3. Rekabet ve ilham alacağınız rakiplerin olması eğer onlardan öğrenmeyi bilirseniz, sizi bir adım öne sıçratacak fırsatlardır. Hem iş, hem de özel hayatınızda sizi daha iyi olmanız için geliştirir. Etik bir duruş ve ilkeli davranış, “rekabetin altın oranı” olmalıdır.

Raffaello (1483-1520)

Raffaello (1483-1520), Leonardo da Vinci ve Michelangelo ile birlikte Rönesans döneminin geleneksel üçlüsü olarak tanımlanan büyük üstatların sonuncusu. Raffaello, bu üçlü içinde bir sentez gibi. Ressam ve mimar olarak hem Leonardo da Vinci hem de Michelangelo’nun eserlerinden esinlenmiş ancak onlardan farklı olarak görünen her şeyi bütün zenginliği ve ihtişamıyla tabloya aktarmış ve figürlerine konuşuyormuşcasına bir ifade niteliği katmıştır. Bu sentez ve ifade zenginliği ile Avrupa’da klasik ressamlığın temelini atmıştır denilebilir.

En büyük rakibi olan Michelangelo’nun, Sistine Şapel’in tavan resimlerini istenen sürede bitiremeyeceğini düşünüp, Papa ile olan anlaşmazlığı sebebiyle de, “bu işi bırakırsam veya bitirmeden ölürsem, bunu sadece sen tamamlayabilirsin Raffaello” dediği sanat tarihçileri tarafından belirtilmektedir.

Ancak Raffaello, Rönesansın diğer iki üstadından daha kısa bir hayat sürmüştür. Otuz yedi yıllık yaşamının ardında bir çok büyük eser bırakmıştır. En bilinen eseri ilk çağın filazof ve bilim insanlarını resmettiği “Atina Okulu” adlı duvar resmidir. Bu freskte elli dokuz filazof ve bilim insanını resmetmiştir. Resimdeki Platon figürü için Leonardo da Vinci’yi, Heraklitos figürü için Michelangelo’yu model olarak kullanmıştır. Kendini ise resimde basamakların altında ve görece resmin figürlerinin dışında bırakarak resmetmiştir.

SÜRDÜRÜLEBİLİR VE YENİLİKÇİ YAKLAŞIMLAR OLUŞTURMAK
Ders 4. Hibrit çözümler, sağlam temelli ve iyi özümsenmiş çalışmalar sonucu çıkar. Sürdürülebilir ve yenilikçi yaklaşımlar, iyi bir araştırma, yoğun çalışma ve kendini diğer figürlerin dışında tutup uzaktan bakabilme yetisiyle yakından ilintilidir. İş hayatında bize uyan yaklaşım ve çözümleri; bilgi, deneyim, çalışma ve yeni bir ifadeyle sistemli şekilde ortaya koymak önem taşır.

Abilerimle yürüyüşler sonrası, deniz kıyısında çaylarımızı içerken, bazı gün batımları hele de İstanbul’da lodos varsa; bize empresyonist (izlenimci) bir gökyüzü seyri sunardı. Bu tür zamanlarda elimizde çay bardaklarımızın sıcaklığıyla Van Gogh ve Gauguin sohbetimize gelirdi. Elbette başka empresyonistler de vardı ancak bu iki usta aykırılıklarıyla masada en çok sohbet ettiklerimizdi.

Vincent Van Gogh (1853-1890)

Vincent Van Gogh (1853-1890), resimleri dışında kardeşi Teo’ya yazdığı mektuplar onun sanat anlayışını da ortaya koyuyor. Bir mektubunda “resmimi hayal ediyorum ve sonra hayalimi boyuyorum” diyor. Bir nesneyi veya doğadaki unsurların doğrudan tasvir etmek yerine, onun kendi içinde uyandırdığı oluşturduğu izlenimleri, duygusal izleri tablolarına yansıtmayı hedefliyor. Kendi kişisel yorumunu öne çıkarıyor. Resimleri yoluyla duygularını ve kendini ifade ediyor.

SİSTEM VE KAYNAKLARI ŞİRKETE GÖRE TASARLAMAK
Ders 5. Tüm kaynakları ve sistemleri olduğu gibi değil, şirketimizin kültürü ve kendi özelliklerine, kendi biricikliğine göre tekrar ele alıp yorumlamalıyız. Van Gogh bize bu sorumluluğumuzu hatırlatıyor. Bu ise sahip olduğumuz sistem ve kaynakların şirketimize göre yeniden tasarımı demek.

Paul Gauguin (1848-1903)

Paul Gauguin (1848-1903), O bir Pazar ressamı. Boş zamanlarında resim yapıyor. Bir taraftan resim yaparken, bir taraftan da borsadaki işinde çalışıyor. Neye odaklanması gerektiği ile ilgili kararın ardından büyük heyecan ve cesaretle resme yöneliyor. Durmadan üretiyor. Bir dönem Van Gogh ile aynı evi paylaşıyorlar. Gauguin, daha sonraları empresyonizmden bir adım öte giderek mistik ve yerel kültürlerin etkisini de resimlerine taşıyor.

ÖĞRENMENİN VE UZMANLAŞMANIN DİĞER YOLLARINI KEŞFETMEK
Ders 6. Odaklandığınız ve yapmak istediğiniz şey ile ilgili formal bir eğitiminiz olmasa bile, öğrenmenin ve uzmanlaşmanın farklı yolları olduğunun en güzel örneklerindendir. İş hayatında hangi disiplinden gelirseniz gelin, enerji ve zaman ayırarak çalıştığınızda, birçok alanda başarılı olmanız mümkün. Bu ise gerçekten heyecan verici.
Kimi zaman vize ve sınavlardan bunalır, Ege’nin keyifli güneşini özler ve yakınırdım. “Olmuyor, ben bunu yapamıyorum” diye. Abim Adil Akşit, çalışmakta olduğu tuvalinden başını kaldırır “Ah Matisse, bu 3 gençler ne diyor böyle” diye bana almam gereken mesajı verirdi. Ardından da mutlaka ustanın harika kolajları hakkında konuşurduk. Yakınmamın cezası kahveleri benim hazırlamam olurdu. Ardından kahve kokusuna karışan bir Matisse sohbeti ile tekrar derslere koyulurdum.

Henri Matisse (1869-1954)

Henri Matisse (1869-1954), bir büyük usta daha. Renkleri büyük bir ustalıkla kullanışı ve özellikle hayatının son 15 yılında onu yatağa bağımlı hale getiren hastalığına rağmen, yoğun şekilde üretmeye devam eden bir sanatçı. Bu dönemde bedeninin onu zorlamasına karşın kesilmiş el işi kağıtları ve guajla yaptığı kolajlar ve oluşturduğu seri resim albümleri ile etkileyici eserler ortaya koymuş. Bu dönemde kesilmiş kağıtlarla hazırladığı ve sonra vitraya uygulanan çalışma, yaşadığı kentin Şapeli’ni süslemiş. “Tek şey renktir, iki şey hayattır” sözü bir çok şeyi özetliyor.

KISITLARA TAKILMADAN ÇALIŞMAYA VE ÜRETMEYE DEVAM ETMEK
Ders 7. Kısıtlara takılmadan ve şikayet ederek enerjimizi aşağı çekmeden, sahip olduklarımızla o güne dek içimizde barındırdığımız olgunlukla, çalışmaya üretmeye devem etmeliyiz. Kendimizi etkileşim içinde tutmak, iletişim içinde olmak, kendi rengimizle hayatın diğer renkleriyle ahenk içinde olmaktır. Kişi ve şirket olarak bu aynı zamanda network dediğimiz iletişim ağımızın da önemini bize hatırlatır.

Andy Warhol (1928-1987)

Ve Andy Warhol (1928-1987) ressam, film yapımcısı ve yayıncı olan Warhol, pop art akımının önemli temsilcilerinden. Fabrika adını verdiği atölyesinde seri üretimin, seri üretim nesnelerinin sıkça kullanıldığı bir sanat türünü kullanıyor. Bu aslında her şeyi tüketen çağın toplumsal olaylarına bir başkaldırı. Andy Warhol kendisiyle yapılan bir söyleşide “Bana bir mekanı doldurmanın en iyi yolu nedir diye soruyorlar. Bunun bir çok şekli olabilir. Benim tercihim mekanı düşünce ile doldurmaktır” diyor.

KURUMLARI İNSAN KAYNAKLARI “DÜŞÜNCESİYLE” DOLDURABİLMEK…
Ders 8. Warhol’dan esinlenerek düşünüyorum. Şirketlerimizi, insanın değeri, insan kaynaklarının değeri ile doldurmanın yolu ne diye kendimize sormak gerek. Bir şirkette insan kaynakları bölümünün olması o şirketin insan kaynakları düşüncesi ile doldurmaya yeter mi? Sistemler, temel teknikler, destekler, yapılanma elbette önemli. Sadece insan kaynakları sistemlerini alıp, kullanmak, yeni tekniklerle desteklemek, kurumunuzu insan kaynakları düşüncesi ile doldurmak anlamına geliyor mu?

Abim ressam Adil Akşit hayatta olsa, covid-19 sebebiyle yaşadığımız bu olağanüstü dönemi nasıl yorumlardı bilmiyorum. Onunla ZERO akımı üzerine yaptığımız bir sohbeti hatırlıyorum. Ardından tek başıma gezdiğim “ZERO Geleceğe Geri Sayım Sergisi”ni. Sergiyi gezerken, yalnız gibi görünsem de tüm sevdiklerim yüreğimde ve aklımdaydı.
II. Dünya Savaşı sonrası dünyaya hakim olan durağan ve olumsuz atmosfere bir cevap olarak doğan ve adını bir roketin kalkmasından önceki geri sayımdan alan ZERO akımı, 1957 yılında Almanya’da doğan bir akım. ZERO’nun kurucuları Heinz Mack, Otto Piene, Günther Uecker, “sanat sıfırdan başlamalı” prensibiyle yola çıkarak, karamsarlık havasından silkinerek her türlü yeni başlangıca zemin sağlayacak bir “ZERO alanı” hayal ediyorlar. Işık, Zaman, Boşluk, Renk ve Hareket temalarını yeniden şekillendiriyorlar.

BAZEN HER ŞEYİ YENİDEN ELE ALMAK
Ders 9. Bazen her şeyi yeniden tanımlamak gerek. Covid-19 bunu bize öğretti. Tıpkı ZERO akımı gibi, iş hayatını yeniden ele almamız; yeni bir “İŞ ALANI” yaratmamız gerekecek. Yeni kaldıraç noktaları bulmak, bu noktaları yeni ve sürdürülebilir sistemlere dönüştürmek zamanı. Sanatın hep yaptığı gibi.

Sonbaharın ağaçlarda yarattığı ve beni küçük bir yolculuğa çıkaran renkler, rüzgarda harika helezonlar yaratarak düşen birkaç yaprağı tekrar fark etmemle, beni odaya ve soğumuş olan çayıma geri döndürdü.

Aramızda olmayan tüm sanatçılara ve hep özlemle andığım abicim Ressam Adil Akşit’in anısına ve yaşadıklarıma içten bir teşekkür ettim.

Ve elim telefona gitti. Hayatta olan abim ressam Veysel Akşit’i aradım. Baharda açmayı planladığı sergisi üstüne konuşmak, bu düşsel yolculuğun üstüne iyi geldi.

Teşekkürler sonbahar, iyi ki varsın sanat, iyi ki varsınız sanatçılar ve hepimiz iyi ki varız. Sonraki yazımızda görüşene kadar sağlıcakla kalın. Yaşam paletinizden renkler eksik olmasın.

Bizi Paylaşın
Continue Reading
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir