Connect with us

Habibe Akşit

KUSURLU GÜZELLİK!

Sosyal ağlarda dönen hikâyeler neyi anlatıyor? Filtreli fotoğraflar! Ne kadarı gerçekte “biz”iz? Birbirine benzeyerek güzelleşen plastik yüzler ne kadar özgün? Bizim tarafımızdan beslenmeyen güzellik ne kadar sürdürülebilir? Kendi özünden uzaklaşarak bir güzellik yaratılabilir mi?

 

Dr. HABİBE AKŞİT

Kobi Yaşam’ın Değerli Okurları Merhaba,

Kusursuz olma hali, kulağa ne hoş geliyor. Kusursuz olmaya öykünme durumu. Sosyal medyada yarattığımız avatarlar bizim kusursuz hallerimiz gibi. Paylaşımların ya da onlar gibi olmayı istediğimiz ilham vericilerin dünyası… Sosyal medyadaki paylaşımlarımızda kusursuz taraflarımızla var oluyoruz. Kendimizde olmayanı, belki de olmayacak olanı talep etme, bu talebi körükleme çağındayız. Sorgulamadan, belki de dayatıldığı şekliyle güzelliğin peşinden koşuyoruz. Gerçekte belki de kusurlarımızla güzeliz. Bilmiyoruz.

Bu yazımda kişisel bütünlüğümüzün parçası olan kusurlarımızın bize yaptığı katkılar, bize öğrettikleri, kendi sahiciliğimizin eşsiz güzelliği hakkında paylaşımda bulunacağım. Güzellik tanımlarımıza bir güzellik yapmanın zamanı belki de…

KUSUR NEDİR?
Arapça “kuṣūr” kelimesinden gelen kusur, Türk Dil Kurumu sözlüğünde “eksiklik, noksanlık” olarak belirtilmekte; bilerek veya bilmeyerek bir işi gereği gibi yapmama hali… Sözlük anlamındaki olumlu olmayan ifade, kusurlu olanın farklı olduğuna da işaret ediyor. Kusurun karşıtını tam olarak tanımlamak da kolay değil. Kusursuzluk hali mi, mükemmel olmak mı, en uygunu bulmak mı, bilemiyorum. Bir anlamda kusur, kusursuz olanla bir bütünlüğe de işaret ediyor. Böylece eksikliğin, mükemmel olanla bütün olması, estetik değerleri ortaya çıkarmaya yardımcı olabiliyor. Farklı ve özgün olmayı da düşündürüyor. Tüm bunlar içinde değişken ve öznel bir yaklaşımı da barındırıyor.

Sen no Rikyu

GÜZELLİK VE KUSUR BİRLİKTE OLABİLİR Mİ?
Yıllar öncesinden bir öyküye kulak verelim:
16. yüzyılda yaşamış Sen no Rikyu, Japon çay yapma sanatının inceliklerini öğrenmek ister. Bu konuda usta olan Takeno Joo’ya gider. Joo Usta, Rikyu’yu öğrencisi olarak kabul etmek için ona bazı görevler verir. Bunlardan biri Rikyu’nun bahçeye bakım yapmasıdır. Rikyu hevesle işe koyulur. Harika görününceye kadar toprağı tırmıklar, düzeltir. Bahçenin tüm ayrıntılarının kusursuz olması için çalışır. İşi bitince ne yaptığına bakan Rikyu, istediği şeye ulaşmanın hoşnutluğunu tam olarak yaşayamaz. Sonra kiraz ağacına doğru ilerler, ağacı silkeleyip çiçeklerinin rastgele toprağın üzerine dökülmesini sağlar. Rikyu’nun bu son müdahalesi Joo Usta’nın hoşuna gider ve onu okuluna kabul eder.

Sen no Rikyu, Japon çay seremonisinin gelişmesine büyük katkı sağlıyor. 

Sen no Rikyu, Japon çay seremonisinin gelişmesine büyük katkı sağlayarak; seremonide misafir ağırlama kültürü ile hayata basit yaklaşma felsefesini birleştirir. Törenin amacının çay yapıp içmekten öte; doğaya karışmak, onunla bütünleşmek, ruhu aydınlatmak, doğallık, dinginlik, sadelik ve zarafetle örülü bir arınma süreci olduğunu vurgular. Rikyu çay seremonisinin uyum, saygı, saflık ve huzur ilkeleri üzerine inşa edilmesi gereğine vurgu yapan ilk ustadır.

Yüzümüzdeki her çizginin hikayesine ve öğrettiklerine saygı ile yaşanmışlığın ona kattığı güzelliğin farkındalığı… O açıdan kusur, güzelliğin bir parçası. Tıpkı bu kasedeki gibi… 

Yüzyıllar öncesinden gelen bu hikâye; yaşamın tüm alanlarında yalınlığı, ruhun arındırılmasını ve basit şeylerle huzura ulaşmayı anımsatıyor. İddiasız, buna karşın özgün ve sahici. Bu anımsatma, güzelliği görmeyi engelleyen her türlü bağımlılıktan kurtulmak; süsün, moda dayatmasının ve kıyaslamanın ötesinde “öz”e bakabilmeyi anımsatıyor. Mükemmellikten değil; akıştan, bütünlükten ve yaşanmışlığın öğretilerine saygıdan yana bir yaklaşımı içeriyor.

Yaşananlar bir bütün ve tamamı yaratım sürecini oluşturuyor. O halde yaşanmışlıkları vurgulamak ve değerlerini fark etmek bu sürecin ilk adımı. Yüzümüzdeki her çizginin hikayesine ve öğrettiklerine saygı ile yaşanmışlığın ona kattığı güzelliğin farkındalığı da buna dahil. O açıdan kusur, güzelliğin bir parçası. İkisi yol arkadaşı gibi. Joo Usta’nın bahçesindeki kiraz çiçekleri nereye düşeceğiz diye hesaplamıyor; bir su birikintisi, bir çimen parçası ya da bir çamur yığını fark etmiyor. Yenilenme için kendini bırakması gerektiğini biliyor. Yaşama uyumlu ve akışta. Yaşamın değeri, bütünlüğü, besleyiciliği ile bir olmanın sadeliği…

HİKÂYENİN NERESİNDEYİZ?
Güzellik kavramı, Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü’nde “bir nitelik, iyilik hali, hayranlık uyandırma” karşılıklarıyla tanımlanmakta.

Sosyal medyadaki paylaşımlarımızda kusursuz taraflarımızla var oluyoruz. Kendimizde olmayanı, belki de olmayacak olanı talep etme, bu talebi körükleme çağındayız. Sorgulamadan, belki de dayatıldığı şekliyle güzelliğin peşinden koşuyoruz. Gerçekte belki de kusurlarımızla güzeliz. Bilmiyoruz.

Güzellik algısı değişime açık, devinim içinde. Çünkü kişisel, standardı yok ve özgün. Bu özgünlüğün neyle beslendiği ise güzellik algımızı şekillendiriyor.

Güzellik algısı ise bundan farklı. Değişime açık, devinim içinde. Çünkü kişisel, standardı yok ve özgün. Bu özgünlüğün neyle beslendiği ise güzellik algımızı şekillendiriyor. İçinde bulunduğumuz dönemde hepimizin algısı algoritmalar üzerinden üretilen mesajlar yoluyla yönlendirilmeye çalışılıyor. Üstelik günlük yaşamın parçası olan mobil araçlar yoluyla kolayca, bizimle iş birliği içinde ve biz fark etmeden yapılıyor.

Bugün sosyal ağlarda dönen hikâyeler neyi anlatıyor? Filtreli fotoğraflar! Ne kadarı gerçekte “biz”iz? Birbirine benzeyerek güzelleşen plastik yüzler ne kadar özgün? Bizim tarafımızdan beslenmeyen güzellik ne kadar sürdürülebilir? Kendi özünden uzaklaşarak bir güzellik yaratılabilir mi?

Kişisel hikâyemizdeki güzellik algımız, “kendi değerlerinin farkında ve değerlerine göre bir yaşam kurmaya çalışan özgünlükle” olduğunda; bu aynı zamanda kusursuz olmama halinin içinde yakalanan mutluluğu da getirir. Bu doğallık, değişenden çok, öze odaklanmayı sağlar. Geriye yaşanmışlığın güzelliği kalır. Çünkü içeride ne varsa, dışarıya o yansıyacaktır.

Başarı hikâyeleri kadar başarısızlık hikâyeleri de kıymetli. Belki çok daha kıymetli. Kusuru saklamak yerine altını çizersek, kusur olmaktan çıkarak güzel bir öğretiye dönüşür.

Şirketler için de benzer şey geçerli. Başarı hikâyeleri kadar başarısızlık hikâyeleri de kıymetli. Belki çok daha kıymetli. Kusuru saklamak yerine altını çizersek, kusur olmaktan çıkarak güzel bir öğretiye dönüşür. Hep oradadır ancak şekil değiştirip bize yol gösteren bir güzelliğe dönüşmüştür. Şirket hikâyelerinizdeki bu akış ise faaliyetlerinizde sahici, erişilebilir ve öğrenen bir yapıya geçişinizi destekler.

Ernest Hemingway

SON SÖZLER…
Ernest Hemingway, “Dünya herkesi kırar ve sonra, bazıları işte o kırık yerlerinden güçlenir.” diyor. Çünkü o kırık yerler yaşanmışlığın güzelliğini barındırıyor, görüntünün ötesinde bağlar kurmamızı sağlıyor. Kendi köklerimiz ile toprağa tutunmamızı anımsatıyor.

Kendi güzellik tanımımızın kökleri hangi unsurlardan oluşuyor? Arzu ettiğimizin dışında sonuçlar aldığımızda kendimizi nasıl güçlendiriyoruz? Kendimizle kurduğumuz bağı nasıl tanımlarız? Kendi değerlerimizin ne kadar farkındayız ve bu değerlere göre bir yaşam sürmek için nasıl yol alıyoruz? Kendi güzelliğimizi bir bütün olarak, içinde kanayan dizlerimizin getirdiği tecrübeler de dahil nasıl tanımıyoruz? Bizi güzel yapan ne? Ve nasıl güçleniyoruz?

Sonraki yazımızda buluşana kadar sağlıcakla kalın…

Bizi Paylaşın
Continue Reading
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir