Connect with us

Finans & Ekonomi

ANTROPOSEN ÇAĞINDA LİDERLİK KAFASI…

-Şirketlerde “daha az dikey yapılanma” başka bir deyişle “az hiyerarşi”, “daha az güç kullanımı ve kontrol içeren” daha fazla iş birliğine odaklı bir liderlik tarzına gereksinim vardır. Çünkü liderlik tarzı kurumların dönüşümü, toplumların dönüşümü, Dünyamızda yarattığımız sistemin dönüşümünü tetikler. O açıdan Antroposen Çağı’nda liderliğe başka bir kafa ile bakmak mümkün olmalıdır. Bu kolay olmayabilir. Ancak kaçınılmazdır.

-Şirketlerde liderliği bir göreve atfedilen bir rol olmaktan çıkarıp, şirketin tüm kademelerinde aranan ve her faaliyet ve kararla ilişkilendirilmiş bir faaliyet olarak konumlandırmak gerekir.

 

 

Antroposen, “insanın Dünya’ya olan etkisinin belirgin olmaya başladığı Sanayi Devrimi’nden bugüne olan sürece verilen” isimdir. Bilim insanları Holosen Devri’nin sona erdiğini ve Antroposen olarak adlandırılan yeni bir devreye girildiğini söylemektedir.

1800’lerin başlangıcından itibaren girildiği düşünülen Antroposen Çağı, “artan insan nüfusu ve ekonomik gelişmelerin global etkilerinin dramatik olarak gezegene taşındığı zaman” olarak kabul edilmektedir. “İnsan Çağı” da denilen bu dönem, insanın gezegene etkilerinin artarak devam etmekte olduğu bir dönemdir.

İNSANIN DÜNYAYA ETKİSİ VE BASKISI…
Bu açıdan bakıldığında Dünyamız geri döndürülmesi çok zor bir sürece girmiştir. Önceleri Dünya, insanları etkilerken, şimdi insanın Dünya üzerindeki etkisi ve baskısı daha çok hissedilir hale gelmiştir. Dünya’nın tarihsel süreci milyon yıllarla ifade edilirken, Antroposen etkisi son üç yüzyıllık bir sürece karşılık gelmektedir. Bu başlı başına müthiş bir değişimin göstergesidir.

Dünyamız geri döndürülmesi çok zor bir sürece girmiştir. Önceleri Dünya, insanları etkilerken, şimdi insanın Dünya üzerindeki etkisi ve baskısı daha çok hissedilir hale gelmiştir.

YENİ BİR RESMİ JEOLOJİK DEVİR…
“Antroposen Çağı” ifadesi insan sebepli küresel ortam etkileri ve değişimleri için bir metafor olarak kullanılıyor olmasına rağmen, çok sayıda bilim insanı Antroposen’in yeni bir “resmi” jeolojik devir olarak tanınmasının bir gereklilik olduğunu söylemektedir. Böylece gezegen üzerindeki etkilerimizi, çok sayıda aşılmaz sınırı geçtiğimizi; Dünya sisteminin işleyişini değiştirdiğimizi fark etmemizi ve tüm bunları geri döndürmek için işbirliği yapabileceğimiz görüşündedirler.

İnsanın, yaşadığı gezegene uyguladığı baskılar öylesine büyümüş durumda ki, sağ kalmamıza yönelik en büyük riski bizzat kendimiz yaratıyoruz. Bu yeni çağda sağ kalmak ve gelişmek için, insanların ve gezegenimizin birbirine sıkı sıkıya bağlı kaderini göz önünde tutmak, ortak değer yaratımına yönelik bir ilerleme yolunu yeni baştan tasarlamak zorundayız.

Bu çağ çıkar maksimizasyonu çağı değildir. Bunun sürdürülemez bir döngü olduğunu görmek gerekir.

ÇIKAR MAKSİMİZASYONU ÇAĞI DEĞİL…
Bu çağ çıkar maksimizasyonu çağı değildir. Bunun sürdürülemez bir döngü olduğunu görmek gerekir. Çıkar maksimizasyonu bizi hem kişi, hem kurum hem toplum ve hem tek yuvamız olan Dünyamız için maksimizasyonun hızı ölçüsünde yok olmaya götürür.

İnsan ile gezegen arasındaki karşılıklı bağımlılık, Antroposen’in tanımlayıcı özelliğidir.

Kişi, kurum ve toplum olarak yetkinliklerimizin artmasının gezegensel baskıları kendiliğinden hafifleteceğini varsayamayız. Yetkinliklerimiz kararlarımızın içeriğini şekillendirir. Kararlarımız ise değerlerimizden beslenir. Değerlerimiz, Dünyayı gördüğümüz ve deneyimlediğimiz çerçeveyi sağlar, sınırlarımıza ve olasılıklarımıza dair inancımızı oluşturur. Seçimlerimizi, eylemlerimizi, çıktılarımızı şekillendirir.

ANTROPOSEN ÇAĞINDA LİDERLİK…
Şimdi istesek de istemesek de yeni bir normal var. Belirsizden daha öte, bilinmeyen bir çağ. Üstelik kolayca çözümlenebilir gibi de durmuyor. Bu yeni Antroposen dünyasında yönümüzü bulabilmemiz için, zihniyetlerde değişim kaçınılmazdır.

Bu başka bir göz, başka bir bakış açısı, başka bir kafa ile bakmak gereğidir.

DAHA FAZLA İŞ BİRLİĞİNE ODAKLI LİDERLİK TARZI

Şirketlerde “daha az dikey yapılanma” başka bir deyişle “az hiyerarşi”, “daha az güç kullanımı ve kontrol içeren” daha fazla iş birliğine odaklı bir liderlik tarzına gereksinim vardır.

Şirketlerde “daha az dikey yapılanma” başka bir deyişle “az hiyerarşi”, “daha az güç kullanımı ve kontrol içeren” daha fazla iş birliğine odaklı bir liderlik tarzına gereksinim vardır. Çünkü liderlik tarzı kurumların dönüşümü, toplumların dönüşümü, Dünyamızda yarattığımız sistemin dönüşümünü tetikler. O açıdan Antroposen Çağı’nda liderliğe başka bir kafa ile bakmak mümkün olmalıdır. Bu kolay olmayabilir. Ancak kaçınılmazdır.

Düşünülmesi gereken şudur. Kişi veya kurumların mevcut liderliğinde sahip olduğu liderlik etme şeklini ellerinden alsak, yerine ne koyacaklar? Alışkanlıkların ve öğrenilenlerin değişimi sonrası oluşan boşluğu nasıl dolduracaklar? Sürdürmekte oldukları liderlik şeklini artık sürdüremeyecek olmak, o tarzın artık işe yaramayacak / zaten yaramıyor olması sonucu yerine ne koyacaklar? Nasıl bir kafa ile bakmalı?

KURUMUN KENDİ EKOSİSTEMİ İÇERİSİNDE BİR LİDER…
Liderlik, üst yönetimden herhangi bir birey veya ekiple sınırlı olmayıp, bir bütün olarak kurumun tamamı ile ilgilidir. Liderliğin sadece üst yönetim ile sınırlı olarak görüldüğü geleneksel bakış açısı yerine, kurumun kendi ekosistemi içerisinde bir lider olarak hareket etmesi ve başkaları tarafından örnek gösterilmesi, ilham alınması daha kapsayıcıdır.

EKONOMİK, ÇEVRESEL VE TOPLUMSAL KOŞULLAR…
Bir kurum, paydaşları için sürdürülebilir değer önermeleri yaratmanın ve sunmanın yanında, içinde faaliyet gösterdiği ekosisteme karşı özen gösterme yükümlülüğünü en önde tutmak durumundadır. Değer sunmak ve performans artırmak tüm kurumlar için gerekli ancak yeterli değildir. Kurumun içinde faaliyet gösterdiği ekosistemdeki ekonomik, çevresel ve toplumsal koşullar da ciddi bir biçimde göz önünde bulundurulmalıdır.

Kurulumların kendi ekosistemlerinde yer alan diğer unsurlarla ilişkilerinde kazan-kaybet yerine, birlikte geliştirme kültürü esas olmalıdır.

BİRLİKTE GELİŞTİRME KÜLTÜRÜ…
Kurulumların kendi ekosistemlerinde yer alan diğer unsurlarla ilişkilerinde kazan-kaybet yerine, birlikte geliştirme kültürü esas olmalıdır. Çünkü kişi ve kurumlar olarak iş birlikleri kuruyoruz. Kurduğumuz işbirliklerine ortak geleceğimize sürdürülebilir değer yaratma açısından bakma zamanıdır. Gelir paylaşımından, ortak ve sürdürülebilir değer yaratmaya geçmeliyiz. Böylece çevreye esin veren davranışlarda bulunarak, hem başkaları hem de kendi yararına neler yapabileceğini göstererek kendi etki alanında bir lider olarak davranma fırsatını kullanabiliriz.

Şirketlerde liderliği bir göreve atfedilen bir rol olmaktan çıkarıp, şirketin tüm kademelerinde aranan ve her faaliyet ve kararla ilişkilendirilmiş bir faaliyet olarak konumlandırmak gerekir.

Şirket olarak faaliyetlerimizde bizi çevreleyen ekosistem içinde yer alan her unsurla ilişkimizde şeffaf, hesap verilebilir, etik davranış ve güven esasına göre oluşturulan, sürdürülebilir ilişkiler esastır. Ortak aklın ötesinde, ortak sorumluluk, ortak çaba gerekir.

SON SÖZLER…
Otuz yıl içinde çok şey değişti, değişmeye de devam edecek. Ancak “umut” ve “olabilirlik” değişmedi. İnsanlar tamamen yeni bir jeolojik çağ yaratabiliyorsa, değişimi seçme gücüne de sahiptir. Benzer şekilde sonuçlarının sorumluluğunu taşımaya da…

Bu yeni çağda (Antroposen) sağ kalmak ve gelişmek için, insanların ve gezegenimizin birbirine sıkı sıkıya bağlı kaderini göz önünde tutmak, ortak değer yaratımına yönelik bir ilerleme yolunu yeni baştan tasarlamak zorundayız.

Bizler Antroposen’in son nesli değiliz, onu gören ve tanıyan ilk nesiliz. Bizler, Antroposen’in ilk nesli olarak, bu çağın ve kendimizin gelecekte nasıl hatırlanacağına karar verecek kaşifler gibiyiz. Liderler ve liderlik şekilleri bu yolculukta güçlü araçlarımızdır. Liderliği yeni bir kafayla bakmak, sorumluluğumuzdur. Bu bakış açısında şirketler:

Bütünsel bakış açısına sahip olarak, dinamik ve aslında birbiriyle bağlı, birbirini etkileyen bir eko-sistem içinde olduklarını fark etmelidirler.

-Dış dünyadan bağımsız varlık göstermeleri olanaklı değildir.

-Antroposen Çağı’nda kafaları değiştirmek, bu çağın getirdiği zorluk, risk, tehditleri yanında yeni öğrenmeleri, ezber ve alışkanlıkları bozmasıyla da yeni beceriler kazanılmasına fırsat yaratacaktır.

-Şirketlerin etki alanları ve etkilendikleri alanların sınırları değişmiştir. Katı sınırlar yerini esnek ve belirgin olmayan sınırlara doğru kaydırmıştır. Gelecek “ortaktır”.

-Elimizdeki gücün, sorumluluk ve hesap verebilirlik ile yakın ilişki içinde olduğunun kavranması gerekir.

Yeni öğrenmelerin önündeki en büyük engel, eskiden öğrendiklerimizdir. Savunmacı tavır, katılık, eylemsizlik yerine; öğrenme, esnek hareket edebilme ve eyleme geçebilmek gerekir. Böylece umudumuzu besleyecek enerjiyi kendi içimizde yaratabiliriz.

Dünyada dikkat ettiklerimiz, dönüşeceğimiz kişiyi / kurumu şekillendirir. Ne kadarını görmeye niyetliyiz bilmiyorum…

Sonraki yazımızda buluşana kadar sağlıcakla kalın…

Kaynakça:
-https://www.undp.org
-https://www.efqm.org

Bizi Paylaşın
Continue Reading
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir