Connect with us

Faruk Bangir

ERKEK HEGEMONYASINI SARSAN YÖNETMEN: BİLGE OLGAÇ…

Türkiye’nin en uzun soluklu kadın yönetmeni Bilge Olgaç, çoğunun senaryosunu da yazdığı toplam 37 filmi yönetti. Hem kamerasıyla hem kalemiyle erkek egemenliğindeki Yeşilçam’da önce özgür olmak için uğraştı, sonra da erkek egemen yapıyı sarstı. Filmlerinde önce erkek odaklı hikâyeler varken sonra kadın odaklı hikayelere yöneldi; sinemada cinsiyetçi kalıpların aşılmasını sağladı.

 

Bugünkü konuğumuz Türkiye’nin ilk kadın yönetmenlerinden Bilge Olgaç. Olgaç, altı çocuklu bir ailenin beşinci çocuğu olarak 14 Ocak 1940’ta Kırklareli’nin Vize ilçesinde dünyaya geldi.

Altı kardeşin en küçüğü olan Bilge, maddi imkansızlıklarla dolu bir çocukluğun ardından Nişantaşı Kız Enstitüsü’nde eğitim görmeye başladı. Enstitü’nün son sınıfındayken okulu bırakıp, eski prodüksiyon amirlerinden Vecdi Bender ile evlendi ve bir oğlu oldu.

1962’DE YÖNETMEN YARDIMCILIĞINA BAŞLADI
Okumayı seviyor öyküler yazıyordu. Eşi Vecdi Bender’in yazdığı bir öyküyü –Kısmetin En Güzeli-, Memduh Ün’e vermesiyle Bilge Olgaç’ın sinema serüveni de başladı. 1962 yılında Memduh Ün’ün yönettiği Kısmetin En Güzeli filminde yönetmen yardımcılığı görevini yerine getirdi.

İLK YÖNETMENLİĞİNİ 1965’TE YAPTI…
Uzun süre Memduh Ün’ün yanında senaryo yazdı. İlhan Engin, Halit Refiğ ve Hasan Kazankaya’nın yanında yönetmen yardımcılığı yaptı. Birçok filmde asistan olarak çalıştı. İlk yönetmenliğini 1965’te Yılmaz Güney, Tuncel Kurtiz ve Pervin Par’ın oynadığı, bir kan davasını konu alan Üçünüzü de Mıhlarım adlı filmde yaptı.

TÜRKİYE’DE YÖNETMENLİK YAPAN İLK KADINDI…
O yıllarda Bilge Olgaç’ın çektiği çoğu film avantür, filmlerinin kahramanları da erkekti. Bilge Olgaç o günleri şöyle anlatıyor: “Genç bir kadındım. Üstelik bu işi kadın olarak ilk kez yapan insandım. İlk önce bir kadın ne yapabilir diye bakıyorlardı. Kuşkulu bir bakıştı. Ben de çok sert, bağırıp çağıran bir rolü benimsedim. Fakat sonradan bu rolden vazgeçtim. Çünkü insanlar artık bana inanıyorlar ve güveniyorlardı.”

LİNÇ FİLMİYLE RÜŞTÜNÜ İSPAT ETTİ…
Dönemin politik atmosferi de müsait hale gelince Kerim Korcan’ın aynı adlı romanından uyarladığı, bir hapishane filmi olan Linç ile yönetmen olarak kendini gösterebildi. 1970 yılında çektiği Demir Karahan, Fatma Karanfil, Süheyl Eğriboz, Ali Şen’in rol aldığı Linç ile 2’nci Adana Film Festivali’nde En İyi Yönetmen Ödülü’ne layık görüldü.
“Toplumsal koşullar değişirse erkeklerin de değişeceğini” savunan Bilge, bu yıllarda “döneminin tek kadın yönetmeni” olarak anılmaya başlandı.

1975’TE “BİR GÜN MUTLAKA’YI” ÇEKTİ…
1974 yılında yönettiği, feodal düzeni eleştirdiği filmi Açlık, Atilla Dorsay’ın deyimiyle “Baştan sona hiç aksamayan, yalın bir sinema diliyle yapılmış, kadınca bir duyarlılık” taşımaktaydı. 1975’te ise en çok tartışılan filmi Bir Gün Mutlaka’yı çekti. Filmin senaryosu Yılmaz Güney’e aitti ve Güney Film adına çekilmişti.

1975 sonrasında sinemaya ara verdi ve reklam filmleri çekti. 1984 yılında gerçekten yaşanmış bir trajediden yola çıkarak çektiği Kaşık Düşmanı ile sinemaya döndü. Film aynı yıl Antalya Film Festivalinde en iyi üçüncü film ve en iyi senaryo ödüllerini aldı.

PASAPORT VERİLMEYİNCE ÖDÜLÜNÜ ALMAYA GİDEMEDİ
Ayrıca Fransa’da Creteil’de 7’nci Kadın Filmleri Festivalinde yarışarak Büyük Ödül’e layık görüldü ancak Bilge Olgaç ödüllerini almak için festivale gidemedi, çünkü kendisine pasaport verilmedi.

TOPLUMSAL GERÇEKLERE EĞİLDİ…
1980’li yıllarda Gülüşan, Üç Halka Yirmibeş, İpekçe, Kurşun Adres Sormaz gibi iddialı filmlerle adını yeniden duyurdu. Filmografisindeki çeşitliliğe rağmen toplumsal gerçeklere eğilen bir yönetmen olarak tanındı. Büyük kentin dışında kasaba ve köylerdeki yaşam sinemasında yer aldı. Gülüşan, İpekçe, Gömlek, Kızın Adı Fatma, Umut Hep Vardı gibi kadın odaklı filmler çekti, bu filmlerinde erkek şiddeti, seks işçiliği gibi konuları işledi, toplumsal düzen eleştirisinde bulundu.

HENÜZ 54 YAŞINDAYKEN VEFAT ETTİ…
Bilge Olgaç, 2 Mart 1994’de henüz 54 yaşındayken Taksim’deki evinde çıkan yangın sonucu yaşamını kaybetti. Haber, dostları arasında şok etkisi yarattı. Onu tanıyan herkes biliyordu ki yepyeni bir olgunlukla hazırlamakta olduğu sinema ve belgesel film projeleri vardı. Halil Ergün’ün deyimiyle “Hayat izin vermedi.” Son filmi, Bir Yanımız Bahar Bahçe, ölümünden sonra vizyona girdi. Halil Ergün ve Sibel Turnagöl’ün oynadığı, düşünce suçundan 18 yıl cezaevinde yatan bir adamın öyküsünü anlatıyordu.

HEM KALEMİ HEM DE KAMERASI ÇOK GÜÇLÜYDÜ…
Bilge Olgaç Türkiye’nin en uzun soluklu kadın yönetmeni oldu, çoğunun senaryosunu da yazdığı toplam 37 filmi vardır. Hem kamerasıyla hem kalemiyle erkek egemenliğindeki Yeşilçam’da önce özgür olmak için uğraştı, sonra da erkek egemen yapıyı sarstı. Filmlerinde önce erkek odaklı hikayeler varken sonra kadın odaklı hikayelere yöneldi, sinemada cinsiyetçi kalıpların aşılmasını sağlayan yönetmenlerden biri oldu.

Ruhu şad olsun…

Bizi Paylaşın
Continue Reading
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir