Connect with us

Araştırma ve Raporlar

TÜRK ÇELİK SEKTÖRÜNÜ TEHDİT EDEN TEHLİKE: HURDA KRİZİ

Küresel çelik üretiminin yüzde 75’i “karbon emisyonu yüksek cevhere dayalı bazik oksijen fırınlarında”, yüzde 25’i ise “hurdanın kullanıldığı düşük emisyonlu elektrik ark ocaklarında” gerçekleşiyor. Türkiye, ürettiği çeliğin büyük bölümünü hurdadan elde ediyor. Dolayısıyla emisyon salınımı açısından daha temiz demir – çelik teknolojisine sahip. Ancak dönüştürdüğü hurdanın neredeyse yüzde 80’ini ithal ediyor. Yeşil ekonominin öne çıkması sebebiyle hurdada meydana gelecek arz sıkıntısının Türkiye’nin demir-çelik teknolojisindeki avantajını ortadan kaldırabileceğine dikkat çeken KPMG Türkiye Metal ve Maden Sektör Lideri Burak Yıldırım, “Önümüzdeki dönemde Türkiye olarak bu duruma mutlaka alternatifler geliştirmek zorundayız.” diyor.

 

KPMG “Çelik Sektörel Bakış-2022” raporuna göre yeşil ekonomi anlayışının yaygınlaşmasıyla, çelik üretiminde hurdanın ağırlığı giderek daha da artacak. Şu anda en fazla hurda Çin, ABD ve Avrupa Birliği’nin (AB) ardından Türkiye’de tüketiliyor. Çin, bünyesindeki hurdanın tamamını kendisi kullanıyor. Hurda ihracatında AB, ABD ve Japonya başı çekiyor. Türkiye hurdayı çoğunlukla Rusya ve Baltık ülkelerinden ithal ediyor.

Küresel çelik üretiminin yüzde 75’i “karbon emisyonu yüksek cevhere dayalı bazik oksijen fırınlarında”, yüzde 25’i ise “hurdanın kullanıldığı düşük emisyonlu elektrik ark ocaklarında” gerçekleşiyor. Türkiye, ürettiği çeliğin büyük bölümünü hurdadan elde ediyor. Dolayısıyla emisyon salınımı açısından daha temiz demir – çelik teknolojisine sahip. Ancak dönüştürdüğü hurdanın neredeyse yüzde 80’ini ithal ediyor.

TÜRKİYE’NİN ÇELİKTEKİ REKABET GÜCÜ OLUMSUZ ETKİLENEBİLİR…
Sıfır karbon hedefi doğrultusunda dünya hurdadan çelik üretimine yöneldi. KPMG raporunda; Çin, ABD, AB ve Rusya’nın hurdasını iç pazarda tutmaya çabalayacağı, bunun da hurda fiyatlarının artmasına sebep olacağı belirtiliyor. Bu eğilimin “Türkiye’nin çelikteki rekabet gücünü olumsuz etkileyebileceği” kaydedilen raporda “Hurdanın yeşil ekonomiyle birlikte öneminin daha da artacağı ve ticaret savaşlarının yeni bir versiyonu olarak hurda savaşlarının gelecek yıllarda gündeme oturmasını bekliyoruz.” ifadesine yer veriliyor.

KPMG “Çelik Sektörel Bakış-2022” raporunda, “Hurdanın yeşil ekonomiyle birlikte öneminin daha da artacağı ve ticaret savaşlarının yeni bir versiyonu olarak hurda savaşlarının gelecek yıllarda gündeme oturmasını bekliyoruz.” ifadesine yer veriliyor.

ÇELİK ÜRETİMİNDE İKİ TEMEL TEKNOLOJİ VAR…
Çeliğin, üretimi esnasında yüksek karbon salınımı yapmasından dolayı “iklim değişikliğiyle mücadelede en göze çarpan sektörlerden olduğunun” altını çizen KPMG Türkiye Metal ve Maden Sektör Lideri Burak Yıldırım, şu kritik detaya dikkat çekiyor: “Çelik üretiminde temel olarak iki tür teknoloji kullanılıyor. Bunlardan ilki bazik oksijen fırınlarında cevhere dayalı yapılan üretim. Bu üretimde yüksek karbon emisyonu salınımı gerçekleşiyor. İkinci tür üretim ise elektrik ark ocaklarında hurdaya dayalı üretim. Bu üretimde hurdadan çelik üretilirken ortaya oldukça düşük emisyon çıkıyor.”

Burak Yıldırım- KPMG Türkiye Metal ve Maden Sektör Lideri 

“TÜRKİYE, KULLANDIĞI HURDANIN YÜZDE 80’NİNİ İTHAL EDİYOR”
“Raporumuzda da ortaya koyduğumuz üzere küresel çelik üretiminin yüzde 75 civarı karbon emisyonu yüksek olan bazik oksijen fırınlarında gerçekleşirken yüzde 25 civarı ise elektrik ark ocaklarında üretiliyor. Türkiye’deki ham çelik üretiminde ise bu oran tam tersi.” bilgisini aktaran Yıldırım, konunun Türkiye’yi yakından ilgilendiren boyutuna ilişkin şunları dile getiriyor: “Dolayısıyla Türkiye’nin ağırlıklı olarak daha temiz demir – çelik üreten bir teknolojisi var ve emisyon oranlarımız daha düşük. Bu durum Türkiye için ciddi bir avantaj olarak gözükse de Türkiye gelişmiş ekonomiler gibi yeterli hurda üretebilen bir ekonomi değil ve üretimde kullanılan ham maddenin neredeyse yüzde 80’ini ithal ediyor. Bu anlamda Türkiye dışa bağımlı bir ülke ve hurdada yaşanacak arz sıkıntısı teknoloji avantajımızı yok edebilir. Önümüzdeki dönemde Türkiye olarak bu duruma mutlaka alternatifler geliştirmek zorundayız. Ham madde kaynaklarını ve çeşitliğini nasıl artırabileceğimize odaklanmamız bir zorunluluk haline gelmiştir. Aynı zamanda yeni pazarların da iyi belirlemesi gerekecektir.”

Bizi Paylaşın
Continue Reading
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir