Connect with us

Yaşam

BU SİZİN EN GÜZEL MASALINIZ…

Anne olduktan sonra doğum fotoğrafçılığı yapmaya karar veren gazeteci Çağla Ateş, “Bir bebeğin doğumuna tanıklık ettiğim andan itibaren gönlümdeki tek şey buna sonsuza kadar devam etmekti.” diyor.

 

 

Doğum; dünya hayatının en mucizevî olayı. Ve kadın… İnsan neslinin devamlılığını sağlayan olayın kahramanı. Bu denli hayatiyet ve önem arz etmesine rağmen, doğumdaki hikmetlere ve mesajlara tam odaklanabildiğimiz söylenemez. Çoğu insan için sıradan ve rutindir bir insanın dünyaya geliş hikâyesi.

 

Çağla Ateş, hem bir anne, hem de başarılı bir iletişimci ve gazeteci. Mesleki kariyeri hakkında verdiği bir kararla doğum olayındaki olağanüstülüğü, güzelliği ve sıra dışılığı fotoğraflamaya; o anları, duyguları ve deneyimleri ölümsüzleştirmeye başladı. Fotoğrafçılık mesleğinde çok özel ve farklı bir temaya yoğunlaşarak kadın girimciler arasına adını yazdırdı.

FOTOĞRAF MAKİNESİ VE ANNELİK BİRLEŞİNCE…
Doğum fotoğrafçılığına nasıl yöneldiğini şöyle anlatıyor Ateş: “Bir gün hayatımın en mucizevi gününü yaşayıp anne oldum… Sahip olduğum profesyonel makinem ve annelik birleşince benim için dönüm noktası oldu. Bir bebeğin doğumuna tanıklık ettiğim andan itibaren gönlümdeki tek şey buna sonsuza kadar devam etmekti.”

 

“Üreten, düşünen, yaratıcı ve katma değerli kurumların temelinde; ekonomiye ve dünyaya varlığıyla her anlamda derinlik katan kadın zekâsı ve kadın emeği var. Bu kadınlar, bu kurumlarda yetiştikten sonra risk alıp kendi yolunu çizebiliyor. Ben de bunlardan biri oldum.” diyen Ateş, uzun yıllar kurumsal firmalarda çalıştıktan sonra “Bu sizin en güzel masalınız” mottosuyla yola çıkarak “Bir Doğum Masalı” adıyla kendi markasını oluşturuyor.

“HEP HİKÂYESİ OLAN FOTOĞRAFLAR ÇEKTİM”
-Fotoğrafçılık serüveniniz ne zaman başladı?

Fotoğrafla üniversite yıllarında en temel derslerimden biri olarak tanıştım. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü mezunuyum. İlk buluşmamız Marmara İletişim Haber Ajansı’nda oldu. Atölyede alanında uzman öğretim görevlilerinden, fotoğraf sanatçılarından ve foto muhabirlerinden dersler aldım. Hep hikâyesi olan, anı yaşatan fotoğrafları çekmeyi sevdim. Zaten gazetecilik okuduğum için süreç beni foto muhabirliğine, ardından televizyonculuğa götürdü.

“İLETİŞİM, FOTOĞRAF VE ANNELİĞİ HARMANLADIM”
-Doğum fotoğrafçılığı fikri nasıl oluştu?

Bir canlının dünyaya gelişine tanıklık ettiğim andan itibaren gönlümdeki tek şey buna sonsuza kadar devam etmekti. Bu ana ortak olduğum ilk doğum kendi doğumum oldu. Kızım Zeynep’in dünyaya geldiği an öyle mucizevî bir andı ki; bu anı tekrar yaşamalıydım, ileride kızıma göstermeliydim, eşimin tepkilerini görmeliydim, ah keşke o anı görseydin demek istediğim herkese bunu bir şekilde anlatabilmeliydim. Bunun tek yolu ise doğum fotoğrafı ve doğum filminden geçiyordu. Kendi doğumumu her izlediğimde o ana tekrar dönebiliyordum ama istediğim şey bunu sürekli yaşamaktı. Sahip olduğum profesyonel makinam ve annelik birleşince benim için dönüm noktası oldu. Meslek hayatım boyunca medya, halkla ilişkiler ve kurumsal iletişim çalışmalarının her alanında fotoğraf ve kameralarla iç içe oldum. İşim gereği her şeye fotoğraf gözü ile bakıyordum, şimdi de anneydim. İletişim, fotoğraf ve anneliği harmanladım. Ortaya işimi aşkla yaptığım bir meslek çıktı.

“HER DOĞUMUN AYRI BİR HİKÂYESİ VAR”
-Doğum olayını bir gazeteci olarak nasıl yorumluyorsunuz?

Gazetecilik, iletişimin bir türüdür; anlam olarak amacı olan hikâyeciliktir. Dünyayı anlayabilmeleri için insanlara bilginin, düşüncenin ve duyguların aktarılmasıdır. Doğumun temelinde de “öykücülük” vardır. İnsanların yaşamlarını sürdürebilmek için ihtiyaç duydukları üreme duygusundan, doğum anında yaşanan hislerden, insan ırkının doğum mucizesi karşısında nasıl birleştiğine dair devam eden bir süreç var. Her doğumun ayrı bir haber değeri, ayrı bir hikâyesi var. İlk defa anne olanlar, duygulanan babalar, baskı altındaki doktorlar, yıllarca bu anı bekleyenler gibi…

“AİLE, TARZINA UYGUN FOTOĞRAFÇIYLA ÇALIŞMALI”
-Aileler doğum fotoğrafçısı seçerken nelere dikkat etmeli?

Öncelikle aile ne istediğini bilmeli, ardından kendi tarzına uygun fotoğrafçılar arasında arayışa girmeli. Siz doğal fotoğrafları mı seviyorsunuz, daha çok pozlandırılmış mı, yoksa konseptler mi ilginizi çekiyor? Seçtiğiniz fotoğrafçıyla stiliniz birbirine uyuyor mu buna bakmalısınız. Doğum hikâyeciniz aynı anda doğum belgeselinizi de çekebilecek mi? Albümlerinin kalitesi nasıl? Ardından o kişiyle telefonla, mümkünse yüz yüze tanışmalısınız. En özel anınızı paylaşacaksınız, belki saatlerce birlikte bekleyeceksiniz, bazen fotoğraf çekmeyi bırakıp elinizi tutacak, en yakınınızın giremediği doğumunuzda yanınızda o kişi olacak, bebeğinizi o pozlandıracak. Sizi daha iyi anlayabilmesi için bu kişinin daha önce doğum sürecini yaşamış olması, önce bebeğin güvenliğine önem vermesi, enerjisinin yüksek olması ve sizin anlaşabilmeniz çok önemli; çünkü bu sizin en güzel masalınız.

-Daha ziyade hangi doğumlara eşlik ediyorsunuz?

Hem normal hem sezaryen doğumlara giriyorum.

“SUDA DOĞUMU ÇEKERKEN ÇOK ETKİLENDİM”
-Sizi en çok etkileyen doğum hangisi oldu?

Normal doğumun bir çeşidi olan suda doğumu çekerken çok etkilenmiştim.

-Size göre suda doğumu, diğer doğum metotlarından farklı kılan ne?

Her şey akışında ilerliyor, hiçbir müdahalede bulunulmuyor. Işıklar sönüyor, mumlar yakılıyor, anne suyun etkisiyle iyice sakinleşiyor, havuza giriyor, suyun içinde denizkızı gibi adeta süzülüyor. Eşi belki başucunda belki suyun içinde ona destek oluyor. O an görünmez oluyorum. Ortamın büyüsünü bozmamak için doğal akışında, az ışıklı bir ortamda, varlığımı unutturarak çekim yapıyorum. Yalnızca suda değil, doğal doğumların tamamında süreç bu şekilde işliyor.

“DOĞUM FİLMLERİ ŞİİR GİBİ…”
-Olayı görüntüleyen, annenin o süreçteki her halini bilen biri olarak suda doğumu tavsiye eder misiniz?

Türkiye’de suda doğum ne yazık ki çok az yapılıyor. Dr. Yusuf Olgaç sıklıkla gerçekleştiriyor. Ben doğum yaptığım zaman böyle bir fırsatım olsaydı deneyimlemeyi çok isterdim. Bizim aklımızda hep filmlerde çığlık çığlığa doğum yapan kadınların sahneleri kaldı. Oysa şimdi görüyorum ki işin aslı bu değilmiş; önemli olan süreci doğru anlamak ve hissetmekmiş. Şimdi o film sahnelerinin yerini şiir gibi doğum filmleri aldı.

 

Bizi Paylaşın
Continue Reading
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir