Connect with us

Dr. Gürkan Evingür

BİLGELİĞE YOLCULUK 2: AKLIN VAROLUŞU…

Kant’ın söylediği gibi “Erdem, bir içgüdü değil akıl işidir.” Akılın doğru yolu bulmasının ve evrensel olmasının temeli erdemli olmasından geçer. Ve erdem olmadan akıl ahlaklı olmayacaktır. Tez, antitez ve sentez ise erdemle birleştiğinde gerçeğe uzanabilir. Akıl, bilgi ve tecrübe bilgeliğe yolculuktur.

 

Merhaba…
Yaşam yolculuğunda, bizleri olgunlaştıran bazı duraklardan söz etmek etmeye devam edelim. Farkındalıkla alınan yolun önemi, bizi yetkinleştirmesi, sonraki yolculuklar için güçlendirmesi, yaşamı büyüten, bütünleyen ve evrimleştiren bir şey. Bilgeliye yolculukta akıl, bilgi ve tecrübe en güzel duraklardan. Öyleyse yolculuğa devam…
Bu yazıda daha önceki yazımda başlamış olduğum, akılla ilgili paylaşımlara devam ediyorum.

AKLIN VAROLUŞU
Yolculuğumuzda bir de akla felsefi bakalım mı?
Geçmişte bazı bilgeler bakın neler söylemiş bu konuda?
Yolculuğa hazır mısınız?
“SAPERE AUDE”
“Bilmeye cesaret et” Horatius.
‘Aklını kendin kullanmak cesaretini göster’ Kant.

AKLA FELSEFİ BİR BAKIŞ…
Aristoteles’e göre insan ruhunun en belirgin özelliği akıl ile donatılmış olmasıdır. Akıl ise etkin (faal-pratik) ve edilgin (pasif teorik) olmak üzere ikiye ayrılır. Edilgin akıl, duyulara bağımlıdır; duyularla sağlanan verileri derleyip toplar, bir düzene sokar. Buna karşılık kendi kendini yöneten etkin akıl ise deneyle elde edilen bilgileri evrenselleştirir, imgelemleri nesnelerden soyutlar ve böylece bilime ulaşmaya çalışır.

Aristoteles

Aristoteles’e göre “edilgin teorik aklın” ilkesi veya kaynağı düşünce, “etkin pratik” aklınki ise arzudur. Edilgin akıl, kendisine değişmez, ezelî-ebedî nesneleri konu alır, varlığın ve bilginin ilk ilkelerini araştırır, şeylerin niçin oldukları gibi olduklarını gösterir ve teoriler oluşturur (Randall, 1960: 270).

Aklın bizâtihi kendisi için istenen söz konusu etkinlik sophia ( bilgi-bilgelik), teorik ya da felsefî bilgeliktir. Buna karşın, pratik akıl gündelik yaşamın ayrılmaz bir parçası olan dünyevî işlerle uğraşan, bedensel istek ve arzuları yönlendiren, disipline eden akıldır. Aklın dünyaya dönük olan bu parçası, insana eylemlerinde yol gösterir ve pratik bir bilgelik sağlar.
Pratik bilgelik ise, insanlar için iyi ve kötü olan şeylerle ilgili olarak bir kural yardımıyla eylemde bulunma eğilimidir.

Descartes

AKILCILIK AKIMI…
“Bilginin kaynağının akıl olduğunu, doğru bilginin ancak akıl ve düşünce ile elde edilebileceği görüşünü” savunan “akılcılık akımının” öncüleri Descartes, Spinoza ve Lebiniz’dir.
Descartes, “Doğru yargılama ve doğruyu yanlıştan ayırma gücü, akıl diye adlandırılan güç, doğal olarak bütün insanlarda vardır. Kişinin düşünce yoluyla verimli sonuçlar alamıyor olmasının tek nedeni, aklını iyi kullanmıyor olmasıdır” der.

DENEYSEL AKIM…
Akılcılığın karşıtı olarak aynı dönemlerde oluşan, “deneysel akımı” savunan düşünürler, “güvenilir bilgiye aklımızla erişebileceğimiz yaklaşımına” karşı çıkarlar. Onlara göre, bilginin kaynağı duyusal deneyimlerimizden geçmektedir. Akıl ise ancak duyular ve deneyimlerimiz sonucu ulaşılan bilgilerin değerlendirilmesinde bir araç olarak kullanılabilir.

John Locke, David Hume, George Berkeley ve kısmen Francis Bacon bu görüşün öncülerindendir. Locke’e göre “Deneyimlerimiz iki türlüdür. Duyularımızın algıladığı dışımızdaki deneyimler, aklımızın kendi gözlemlediği algılama ve düşünceler. Akıl burada bir araç olarak çalışarak, bilgiyi çeşitli boyutlara taşır. ”

Bu iki akımın temsilcileri, 17 ve 18’inci Yüzyıl’ da düşünce özgürlüğünde çok yol kat ettirmişlerdir.

Alman filozofu Kant, her iki akıma karşı görüş getirerek, bilginin bütün malzemesinin, duyulardan, algılardan ve deneyden geldiğini, ancak bu malzemelerin bilgi haline gelebilmesi için, insan aklı ile işlenmesi gerektiğini öne sürmüştür.

Kant

KANT: “AKLINI KENDİN KULLANMAK CESARETİNİ GÖSTER”
Kant “Aklını kendin kullanmak cesaretini göster!” diyor yani Sapere aude!”
Bu söz Aydınlanmanın parolası olmaktadır. İnsanlar için apriori olarak iyi addedilen bütün öğeleri kapsayan bir ‘akıl’.

Apriori derken “Bir denemeye girişmeden us yolu ile ileri sürülen yargı” denmek isteniyor. Kelimenin tam anlamı budur. İnanca yer açmak için akla sınır çektiğini belirtse de, Kant için insanın tüm haklarının kaynağı ve insanı insan (özne) yapan temel/sonul ilke, evrensel bir kategori olarak akıldır.

Hegel

19’uncu Yüzyıl’ın en önemli filozoflarından Hegel felsefesinin son sistemli felsefe olmasını sağlayan en önemli etken de kullandığı diyalektik metodudur. Hegel’in kendinden önceki idealist anlayıştan ve Kant’ın sürekli us içinde ifadesini bulduğu süreçten farklı olarak somut ve gerçek olana yönelen bir çözümleme çabası söz konusudur. Hegel’e göre aklı olan gerçektir, gerçek olan akıldır. Varlık anlamını böyle bulabilecektir. Çünkü gerçek varlık, öyleyse düşünce ve ustur. Varlıkların birbiri ile karşılıklı etkileşimi süreci olan diyalektik, karşıtların savaşımını, birliğini ve uzlaşımını sağlama sürecidir.

TEZ, ANTİTEZ, SENTEZ…
Hegel’in kurduğu sisteme göre yani diyalektik mantığına göre, “tez, antitez ile karşılaşır ve bundan yeni bir anlayış doğar ki buna sentez denir. ”

Bilginin evriminde, akılcılık ve deneycilik yanında, kuşkuculuk, Kant’ın bilinmezcilik, olguculuk gibi düşünce akımlarının yanında, Comte’nin pozitivizmi, Spencer’ın evrimciliği ile bu süreç hiç durmadan devam etmiş ve etmektedir.

Evren, tüm varlıkları kapsayan bir sistem ise; toplum da bu sistemin içinde kendisi bir sistemdir. Bir insanın akla uygunluk derecesini belirleyen o bütünle olan uyumudur. Gerçek ile düşünce arasındaki açıklık akılla örtülür. Aklın düşünceyi gerçeğe dönüştürebilmesi için bilimsel olarak gerçekliğini sınamış olması gerekir. Düşünce bilgiden üremiş karışık bir yığındır. Aklın görevi bu yığını ayrıştırmak, sınıflandırmak ve kullanmaktır.
Max Horkheimer, Akıl Tutulması adlı eserinde; Hegel’in izinden giderek öz ve görünüş arasında olan bağın, düşünce ile bilgi arasında da olduğunu ve düşünce ve bilginin nesnel akıl dediği yöntemle karşılaştırılmasını ve sınanmasını önerir. Bu noktada öz, biçim, görünüş ve eğilim gibi kavramların yorumlanmasında felsefi bir bakış açısına ihtiyaç vardır. Tarihsel bağlam içinde var olanın karşısına, kendi kavramsal iddiaları ile çıkmak ve böylece iki görüş arasındaki ilişkiyi eleştirmek ve onları aşmak akıl tutulmasının çözümlenmesini sağlar görüşünü savunur.

Unutmamalı ki Kant’ın söylediği gibi “Erdem, bir içgüdü değil akıl işidir.” Akılın doğru yolu bulmasının ve evrensel olmasının temeli erdemli olmasından geçer.

“ERDEM, BİR İÇGÜDÜ DEĞİL AKIL İŞİDİR”
Unutmamalı ki Kant’ın söylediği gibi “Erdem, bir içgüdü değil akıl işidir.”
Akılın doğru yolu bulmasının ve evrensel olmasının temeli erdemli olmasından geçer.
Ve erdem olmadan akıl ahlaklı olmayacaktır.
Tez, antitez ve sentez ise erdemle birleştiğinde gerçeğe uzanabilir.
Akıl, bilgi ve tecrübe bilgeliğe yolculuktur.
Sonraki duraklarda görüşene kadar hoşça kalın.

Kaynakca:
Azra Erhat – Mitoloji Sözlüğü
Robert Graves – Yunan Mitleri
Arthur Cotterell & Rachel Storm – Büyük Dünya Mitoloji Ansilopedisi
Richard Buxton – Yunan Mitolojisi
Klasik Yunan Mitolojisi –Şefik Can
Aristoteles, (2001). Ruh Üzerine, (Çev: Doç. Dr. Z. Özcan), Alfa Yayınevi, 2. Baskı İstanbul
Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı 18, 2014, Sayfa 91-98–ARİSTOTELES’İN RUH ANLAYIŞI-Mustafa Kaya
İnsan Evrimine Yolculuk-Vural Yiğ
Yaşamda Aklın Yol Göstericiliği Yeterli mi? Biltan ERSÖZ
Max Horkheimer – Akıl tutulması

Bizi Paylaşın
Continue Reading
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir