Connect with us

Finans & Ekonomi

AVRUPA’DA KÖPRÜDEN ÖNCE SON ÇIKIŞTAYIZ GİBİ!

Evet şu pandemi illeti sonrasında hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. 18 Mayıs 2020, bunun ispatının yaşandığı tarih. Merkel ve Macron Avrupa Birliği bloğunun zorda kalan ülke ve sektörlere yardım amacıyla ‘bir kereye mahsus’ olmak kaydı ile 500 Milyar Euro borçlanmasına yeşil ışık yaktı. Şimdi içinde bulunulan durumun vahameti ortada, kimse bu borcun nasıl ödeneceğine sorumlusunun kim olacağına bakmadan günü kurtarmaya çalışıyor.

 

OKAN BÖKE

Geçen ay yazdığım yazıyı yayına verdikten hemen sonra Covid-19 tüm dünyada daha da hızla yayılmaya başlamış; çok ciddi hasta rakamlarına ve istenmeyen vefat sayılarına gelmeye yüz tutmuştu.

Her şeyin başı tabii ki sağlık, sağlık olmadan hiçbir şeyin önemi kalmıyor. Önce can sonra canan demeye başlıyoruz hep beraber. Nitekim bu içinde bulunduğumuz ‘pandemi’ süreci de bize işte tam bunu tekrar gösterdi.

OYSA 2020 YILI NE DE MUHTEŞEM BAŞLAMIŞTI…
Hatırlar mısınız daha çok değil yaklaşık 5 ay 19 gün önce 2020 yılı ne de muhteşem başlamıştı. Kısmi kötümserliğiyle bilinen IMF dünya ekonomisinin 2020 yılında 2019 senesinden de daha iyi yaklaşık yüzde 3,3’lük bir büyüme sağlayacağını tahmin ediyordu. Gelişmiş ülkelerin lokomotifi olacağı bu büyüme mutlak surette Türkiye’nin de dahil olduğu gelişmekte olan ülkelere de sirayet edecekti.

Tüm dünya umut dolu idi, ta ki ilk başlarda Çin’in Vuhan kentinde ‘birkaç’ kişinin ölümüne ‘yan’ etken olan ve esasında dünyanın çok da yabancı olmadığı ‘görünmez düşman coronavirüs’ ortaya çıkana kadar. Olan ile ölene bir şey yapılmıyor, daha önce çıkmış bildirilmemiş, bildirilmiş de ciddiye alınmamış, öyle ya da böyle inşallah daha olumlu günlerin yakınlarda olmasına rağmen toplam dünyada can kaybı 320 bin kişiyi aştı.

IMF, 2 YILDA 9 TRİLYON DOLARLIK KAYIPTAN SÖZ EDİYOR
Sene başından önce yüzde 3,3 üzerinde küresel büyüme tahmini yapan IMF, en son tahminlerinde tüm dünya ekonomilerinin önümüzdeki 2 yıl içinde toplam 9 (dokuz) trilyon dolar çıktı kaybına uğrayabileceklerinin muhtemel olduğunu açıkladı. Bu rakamı size daha iyi anlatmak için Almanya ve Japonya’nın Gayri Safı Milli Hasılalarından daha büyük olduğunu söylemem herhalde kafidir.

Avrupa ki, yaşlı nüfusundan dolayı en fazla zarar gören yerlerden birinden birkaç çarpıcı örnek verelim. İngiltere’de ekonominin ikinci çeyrekte yüzde 35 küçülmesi ve 2 milyon kişinin işsiz kalması bekleniyor (bunca önleme rağmen). Avrupa’da pandeminin merkez üssü haline gelen İtalya’da pandemi öncesi yüzde 132 seviyelerine düşürülen kamu borcu Gayri Safi Milli Hasıla oranının tekrar yüzde 157 seviyelerine çıkması tahmin edilirken işsizliğin yüzde 12’lere gelmesi bekleniyor.

GÜNEY AVRUPA ÜLKELERİ YARDIM TALEP EDERKEN…
Virüsün etkileriyle baş edebilmek için Avrupa Birliği’ne (AB) üye ülkeler kendi başlarına bütçe ayırırken, daha fakir olan Güney Avrupa ülkeleri AB tarafından ortak adılmasını talep ederlerken başını Almanya ve Hollanda’nın çektiği kuzey kanadı ise buna sıcak bakmıyordu. Bu da AB’nin bırakın kuvvetini ekonomik bir devamının olup olamayacağının sorgulanmasına yol açıyordu.

Hatırlarsanız adı Lehman krizi olarak kalan ama Subprime Mortgage esasına dayalı 2008 krizinde de benzer bir tablo ile karşılaşmıştık. PIGS diye adlandırılan Portekiz, İtalya, Yunanistan ve İspanya batmak üzereyken aynı yardımı talep etmişlerdi. Hatta Yunanistan kontrollü moratoryum da ilan etmişti. Ama bu talep gene reddedilmişti. Neydi bu talep o zaman: ‘Ortak bono ihracı’. Kabul edilemez.

MALİYE BİRLİĞİ OLMADAN, PARA PİYASALARINDA BİRLİK SAĞLANAMAZ!
Bazı şeyler en başından yanlıştır. Ben bunu 2000 yılından beri söylüyorum, “maliye birliği olmadan para piyasalarında birlik sağlanamaz” diye. Aynı parayı kullanan iki ülkeyi ele alın; Almanya ve Yunanistan. Hesapta aynı çatı birliğindeler. Almanya’ya 10 yıl borç vermek için yıllık yüzde 0,80 ödüyorsunuz, Yunanistan’a 10 yıl borç vermek için senede yüzde 30 talep ediyorsunuz. Bu nasıl iş, benim işte bildiğim adı ‘arbitraj’, git Almanya’da Euro borçlan, o parayı hiç ellemeden git Yunanistan’a Euro borç ver, iki taraflı kaymak. Bu farklılık varken, çıkabilir mi bir ortak bono? Varsayalım çıkaran çıkardı da ben bonoya bono demem yatırımcısı yoksa.

YATIRIMCI İÇİN GETİRİ, ALDIĞI RİSKLE ÖLÇÜLÜR
Şaka bir yana şimdi bu bononun yatırımcıya getirisi ne olacak? Yatırımcı için getiri, aldığı risk ile ölçülür. Yani bu verdiği paranın ve faizinin geri dönmeme riski. Yani borçlanın borcunun “sustainability’si” (sürdürülebilirliği). Borç “pro rata” mı alınıyor, kim ne kadar kullanacaksa o kadar mı borçlu olacak; o zaman ağırlıklı ortalamalı bir getiri mi beklenecek?

MAASTRICHT’İ HATIRLAR MISINIZ?
Neyse beklediğim gibi 2008’de kısmi iflaslar ve yatırımcıların kötü hafızaları nedeniyle her şey unutulup gitti. Bu arada o zamanlarda battı diye bakılan PIGS ülkeleri 2008 ile 2019 arasında gene en muteber borçlu ülkeler arasında yerlerini aldı. Hatırlar mısınız Maastricht’i? Yok yok corona aşısı bulunan yerlerden biri değil. Kamu borcu/GSYIH oranın yüzde 60 ve altında olmasını gerektiren Euro para birliği kriterlerinden birinin de karara (Hollanda’nın güneyinde küçük bir şehir) bağlandığı yer. İtalya şimdi yüzde 160’lara koşarken corona öncesi de yüzde 130’larda idi, var mıydı bir yaptırım? Hayır.

Neyse şimdi derdimiz bunları eleştirmek değil, zaten üye ülkelerin tüm 3 Maastricht kriterlerinin tamamını tutturan var mı yok mu da emin değilim.

Almanya Başbakanı Angela Merkel

EVET HİÇBİR ŞEY ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK…
Ama son zamanlarda arkasında kütüphanesiyle her televizyona çıkanın o meşhur ilk cümlesinin teyit ve ispatıyla devam edeyim. Evet şu pandemi illeti sonrasında hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. 18 Mayıs 2020 işte bunun ispatının yaşandığı tarih. Merkel ve Macron 18 Mayıs günü AB bloğunun zorda kalan ülke ve sektörlere yardım amacıyla ‘bir kereye mahsus’ olmak kaydı ile 500 Milyar Euro borçlanmasına yeşil ışık yaktı. Şimdi içinde bulunulan durumun vahameti ortada, kimse bu borcun nasıl ödeneceğine sorumlusunun kim olacağına bakmadan günü kurtarmaya çalışıyor. Düşünülen bu uzun vadeli borcun tüm borçlular tarafından ödenmesi ve tabii borçlular arasında bulunan Almanya, Fransa ve Hollanda gibi muteber borçlulardan dolayı makul seviyelerde borçlanılması. Yani iş buraya gelmişse Avrupa’da köprüden önce son çıkıştayız gibi.

ABD’DE İŞSİZLİK ORANLARI İNANILMAZ BOYUTLARA TIRMANIYOR
Tüm dünyada da işler çok da farklı gitmiyor. İşsizlik oranlarını tarihi düşük seviyelere getiren ABD ekonomisinde işsizlik oranlarının Başkan Trump’ın belki de aceleci yeniden normalleşme adımlarına rağmen inanılmaz boyutlara ulaşması bekleniyor. Tabi bu senenin ABD’de seçim senesi olması da oldukça önemli bir kriter.

Küresel finansal piyasalarında fiyatlamalar da zaten aynı Avrupa’nın ‘bir kereye mahsus’ ortak borçlanma hareketi gibi devam ediyor. Makul teknik ve temel seviyeler gün aşırı aşağı ve yukarı sebepsiz yere kırılırken, güvenli liman olarak benimsen emtia ve para birimleri aşının bulunduğuna dair haberlerin geldiği günlerde düşmesi ve pandeminin küresel anlamda en etkin olduğu zamanlarda değer kazanamaması belki de bu güvensizliğin bir sebebi olarak algılanabilir.

TÜM VERİM EĞRİSİNDE ABD’DE GETİRİLER DÜŞMEYE MAHKUM
Kısaca bazı fiyatlamalar ile beklentilerim şu şekilde. ABD Merkez Bankası’nın (FED) Nisan toplantısı sonundaki kararını okuduktan hemen sonra Bloomberg’de yayında olan Barış Esen’e attığım tweet’te ABD’nin kısa zamanda eksi faizleri konuşabileceğini yazdım ve zaten 1-2 hafta içinde de tüm piyasa konuşur oldu. Hatta FED Başkanı Powell böyle bir düşünceleri olmadığını söyledi. Öyle ya da böyle tüm verim eğrisinde ABD’de getiriler düşmeye mahkûm. Buna bağlı olarak Altın’ın ounce fiyatının da Eylül 2011 yılında yaptığı USD 1921/ounce yükseğine gelecek gücü var mı bilemem ama sebepsiz yere 1680 USD/ounce altına gelmesi zor görünüyor.

Gelişmekte olan ülke para birimlerinin değer kaybının yavaşlamasında ise en büyük etken gelişen ülke para birimlerinin faizlerindeki gerileme olacaktır. Bunca destekleme paketi aktif halde iken ve daha niceleri önümüzdeki 2 sene gelmeye devam edecek gibi gözükürken, ara sıra oynaklılıklarda panik yapmadan düzgün bilançolu hisselere de uzun vadeli bir şekilde portföyde yüzde 20-30 aralığında yer verilmelidir.

Bu arada geçtiğimiz 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’mız kutlu olsun.

Bizi Paylaşın
Continue Reading
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir