Connect with us

Finans & Ekonomi

ŞEKER HAMURUYLA GÖNÜLLERİ FETİH ETTİ

Özgür Beyazkuş: “Aslında kafamda planladığım şekilde bu irtibat üçgeniydi. Üye, ben, firma. Ben üyeye asla zarar vermeden, grubun diriliğini tutarak firmadan maksimum seviyede fayda sağlıyorum. Üye de hiçbir yerde bulamayacağı fırsatlara erişiyor. Sabah 08.00’de kalkıp gece yarılarına kadar telefonla sürekli iş süreçlerini yönetiyorum ve yürütüyorum.”

 

 

Birazdan detaylarını okuyacağınız hikâyenin içinde hem ekonomik, hem sosyal hem de psikolojik temalar var. Olayın kahramanı, İstanbul’da hayatını sürdüren ve butik pastacılık işiyle uğraşan Özgür Beyazkuş. Bir şekilde onunla yolları kesişen Baran Karaaslan, Yiğit Demir Kale ve Kubilay Yılmaz isimli gençler de hikâyede önemli bir yere sahip.

HERKES İÇİN ÜÇ BÜYÜK HİSSE!
Beyazkuş ve gençlerin gerçeğe dönüştürdüklerinden topluma üç büyük hisse düşüyor: Yeter ki kendine güvensin ve asla yılmasın; kadın ya da genç herkes girişimci olabilir. İşbirliğine gidebilmek ve bunu yürütebilmek başarıya açılan bir yoldur. Yardımlaşma ve paylaşma duygusu kişideki var olanı azaltmaz, aksine çoğaltır.


“HEP İNSAN BİRİKTİRMEK İSTERİM”
Geçmişinde radyoculuk yaptığını, iki kardeşi ve terazi burcundan olduğunu söyleyen Özgür Beyazkuş, kendini “Babam gibi ben de pozitif bir insanım. Hediyelere değil, anılara değer veririm. Hep insan kazanmak ve insan biriktirmek isterim. İnsanlarla ilişkilerim hep iyi olmuştur. Doğamda hep insanlara bir şeyler katma ve yardım etme arzusu var.” diye tanımlıyor.
Öğrenimini bitirdikten sonra uzun yıllar tekstil sektöründeki iyi firmaların ihracat birimlerinde çalışan Beyazkuş; evlilik ve ardından kızının dünyaya gelmesiyle işi gücü bırakıyor. “Arnavut kızı olmanın verdiği hamaratlıkla” zaten böreğe ve çöreğe düşkündür; her zaman da iyi sofralar kuran ve iyi yemekler yapan biridir.

HİKÂYE KÜÇÜK KIZININ DOĞUM GÜNÜNDE BAŞLIYOR…
Butik pastacılıkta bilinen ve takip edilenler arasına adını yazdıran Beyazkuş’un pasta üretim hikayesi kızının doğum gününde başlıyor: “Ciddi miktarda para ödeyerek şık bir pasta yaptırmıştık. Pastayı kestim herkese verdim ve nasıl çocuklar diye sordum. Hepsi aynı anda ‘iğreeennç!’ deyiverdi. O anı hiç unutmuyorum, sırtımdan soğuk terler aktı. Pastayı yapan kişinin çok sayıda takipçisi olduğunu gördüm. Seri halde instagram üzerinden pasta satışı yapıyordu. O da benim gibi orta yaşlarda bir kadındı. Pastaya kıyamadım. Üzerindeki şeker hamurlarını attım, katlarını ayırdım ve sos yapıp süsledim. O gece bitti. Ben bunu yapabilirim dedim. Kendimle ilgili belirli kararları almam gereken de bir dönemdi herhalde.”

İBB FIRINCILIK VE PASTACILIK OKULU DÖNÜM NOKTASI
Pastacılık kursuna gitmeyi düşünen Beyazkuş, 15-20 bin liralık ücretlerle karşılaşınca vazgeçiyor: “Bu kadar büyük parayı buraya bağlayamazdım; çünkü ne olacağını bilmiyordum. 4-5 sene öncesiydi. Kanalları, özellikle de yabancı olanlarını izlemeye başladım. Terimleri ezberledim. Bir yandan kendimi geliştirme çabasındaydım, diğer yandan evdeki herkesten ‘elinden bırak o telefonu’ tepkisini alıyordum. İSMEK’in semtimdeki kursuna gittim. Baktım ki hocanın anlattıklarından daha fazlasını biliyorum. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) Davutpaşa’daki Fırıncılık ve Pastacılık Okulu’na başvurdum. Kayıt, mülakat, yazılı sınav sonrasında kabul edildim. Bir sürü bölümleri vardı. Gözüm şeker hamurlu pastalardaydı. Müthiş bir yer ve ortam idi. İyi hocalar vardı. Ücreti de cüziydi. 20 kişilik sınıfımda olanlardan gözümü kestirdiğim 4-5’i aldı başını gitti! Onlarla dostluğumuz halen devam ediyor.”

İLK SIÇRAMA WHATSAPP GRUBUYLA
Beyazkuş, İBB kursunu başka eğitimlerle takviye etmek istiyor. Fakat onların ücretleri de hayli pahalıdır. Birkaç saatlik temel pastacılık eğitimi bile 700 liradır. “Benim gibi bu paraları veremeyen ama bu işi çok isteyen insanlar var. Acaba ne yapabilirim?” diye içinden geçiren Beyazkuş, Whatsapp grubu oluşturarak bildiklerini anlatma kararı alır: “Grubu açtım, 20 kişiyiz. Ama mesajlara yetişemez oldum, telefonum bloke oldu. Devamında insanlar birbirlerine sorsunlar, yardımlaşsınlar niyetiyle facebook grubu açtım. Adını o 20 kişi koydu: Özgür Pastacılar Yardımlaşma Grubu. Aralarından kendime daha yakın bulduğum kadınları seçtim. Biri Afyon’da Esra Tan Avcı, biri Bandırma’da Sevda Atasoy, biri Fransa’da Emine Kutlu, biri İzmir’de Sibel Şenday, biri de İstanbul’da Dilek Güneş. Bana yardımcı olur musunuz, bir ekip olabilir miyiz dedim. 1 senelik sürede kafamdaki plan şuydu: Büyüyeceğiz ve firmalar grubumuzda bulunabilmek için bizi tercih edecekler.”

“EDİRNE’DEN VAN’A HER YERE ULAŞMAYA ÇALIŞTIK”
Her salı günü 4 kadın pastacı arkadaşıyla facebook üzerinden yayınlar paylaşan Beyazkuş, “Gücü ve aktifliğine göre Türkiye’de butik pastacılık üzerine en güçlü grup bizimkisi. Bizi duyan gelmeye başladı. Sadece butikçileri ve ağırlıklı olarak kadınları aldık. Amacım şu: Van’daki, Urfa’daki kadın da grubumuzdan fayda sağlayacak, yeni şeyler öğrenecek. Kendilerine istihdam sağlayıp güçlenecekler ve ayakları üzerinde duracaklar. Biraz tepki çektim çünkü bunun ücretli eğitimleri var. Kadınlardan gelen teşekkür ve dua mesajları beni olumlu yönde etkiledi ve inanılmaz motive etti. Aramızda gönülden gönüle bir bağ oluştu.” diyor.

HOCALARIN DİKKATİNİ ÇEKTİLER
Üye sayısı hızla artan grup pasta hocalarının da dikkatini çeker. Beyazkuş, onlara “Gelin grubumuzda temel konuları anlatın. Bir şeyler öğrenip ürün satsınlar ki yeni eğitim almak için fırsatı olsun.” önerisi getiriyor. Bu proje de tutuyor: “Türkiye’nin en iyi hocalarıyla üyelerimizi her Salı saat 22.00’de facebook platformumuzda buluşturduk. Aynı anda 450-500 kadın canlı yayında izler oldu. Gittikçe sayı katlandı.”

BARAN KARAASLAN’LA İŞBİRLİĞİ SÜRECİ
Özgür Pastacılar Yardımlaşma Grubu dolayısıyla genç girişimci Baran Karaaslanla, Beyazkuş’un yolları kesişiyor. İstanbul’da uluslararası ticaret okuyan Karaaslan’ın babası Malatya’da fırıncılık-pastacılık ürünleri imal eden ve sadece yurt dışına satan MEK Gıda’nın sahibidir. İnstagramda önceleri online giysi ticareti yapan ve devamında rotayı pastacılık ürünlerine çeviren Karaaslan, Beyazkuş’a “Facebook yayınında üyelere destek olarak ücretsiz hamur gönderme” teklifi götürüyor. Beyazkuş, Karaaslan’a “Bundan böyle hep arkamda mısın?” diye soruyor. “Evet” cevabın alınca, “O zaman beraber büyüyelim.” diyor. Birlikte sosyal sorumluluk projeleri de yürütüyorlar. Örneğin 23 Nisan’da hastanedeki lösemili çocuklar için kurabiyeler üretiliyor. Karaaslan da hamurları tek tek kadınların evlerine ulaştırıyor.

“ADETA UYGULAMA LABORATUVARLARI OLDUM”
“Sosyal medya çok önemli. Hepsini evimde oturarak telefonla yaptım. Baran ile de böyle tanıştık. Onun da sosyal medyada ilk senesiydi.” diye konuşan Beyazkuş, devamında şunları anlatıyor: “Türkiye’deki bütün butik pastacılar benim platformumda. Böylelikle şeker hamuru kullanan herkes aynı anda Baran’ı öğrendi. Baran ile birbirimizi desteklemiş olduk. Ona senin bunun dışında krem şantin, unun vs var. Onları da kullanayım, memnun kalırsam grubumda tavsiye edeyim dedim. Böyle bir gücüm var çünkü. Örneğin bir miskleri ancak bir pastane pastası uygun. Şeker hamurlu butik pastacıya satacaksanız bu ölçünüz tutmaz dedim. Ölçüleri söyledim, etiketler ve gramajlar ona göre değiştirildi. Bana güvendiler. Adeta uygulama laboratuarları oldum. Nihayetinde ben de para kazanmak istiyorum, ürünlerinin mükemmel olması gerekiyor. Baran aldı başını gitti. Baran’la sözleşmelerimiz hep şifahen oldu. Bir sene bitti. Geldik ikinci seneye. Başka firmalardan teklif gelse de Baran’ı bırakamam. İkinci sene Baran’a dedim ki, bir satış kampanyası yapalım. Üç günde 3,5 ton ürün sattık. Ben satış yaparken her zaman kendi fiyatının altında veriyor. Üyelerim kazanıyor. Hep kazanç sağlayacakları mecra görüp grubu ayakta tutuyorlar. Grupla ilgileniyorlar. Böylelikle başka ürün satmak isteyenler de gruba geliyor. Aslında kafamda planladığım şey bu irtibat üçgeniydi. Üye, ben, firma. Ben üyeye asla zarar vermeden, diriliğini tutarak firmaların ilgisini kazanıyordum. Üye de hiçbir yerde bulamayacağı fırsatlara erişiyor. Sabah 08.00’de kalkıp gece yarılarına kadar telefonla sürekli iş süreçlerini yönetiyorum ve yürütüyorum.”

“YOUTUBE KANALIYLA BARAN’IN MARKA YÜZÜ OLDUM”
Baran Karaaslan, işleri daha da ileriye taşıma hedefiyle Beyazkuş’a youtube mecrasını kullanmayı arzuladığını da dile getiriyor. Söz yeniden Beyazkuş’ta: “Baran, bir youtube kanalı istiyorum ama marka değeri olsun dedi. Daha önce farklı hocalarla bir sürü denemeleri olmuş. Hocanın çok iyi ve madalyacı olmasının ötesinde burada bir elektrik olayı var. Şu anda çekimlerimizi gerçekleştiren Yiğit Demir Kale’nin annesi samimi arkadaşım. Bir de Kubilay Yılmaz var. İstiyorum ki insanlar bir şeyler öğrenirken hem şakası, hem enerjisi olsun, sıcak bir şeyler olsun. Deneme çekimleri yaptılar. Bunlar son videolarımı çekenler üçüncü ekibim. Çekimleri gönderdiler, sanki televizyondayım, tv programı izliyorum. İki çocuk çok güzel bir iş çıkarmışlardı. Kafalarında daha iyisini yapacak cevher var. Olaya kazanç değil, marka değeri olarak bakıyorlar. Baran da bayıldı. Fuarlarda benden destek de istiyor artık. Gittiğime şahit oluyorum ki, kadınlarla öyle bir bağ kurmuşum ki yüzlercesi sadece beni görmek için standa geliyor. Öyle bir şey oldu ki Baran’ın marka yüzü oldum.”

“HEDEFİM İŞİMİ EKRANA TAŞIMAK”
Özgür Beyazkuş: “Ekranlarda olmayı, işimi ekrana taşımayı hedefliyorum. Ekrana yakıştığıma inanıyorum, muadillerime göre daha donanımlıyım. Ama yaklaşık 3 bin üyesi bulunan grubumu asla bırakmayacağım. En kötü ihtimalle benim kadar gruba emek veren yardımcılarıma devredeceğim. Şu anda hiçbir maddi getirileri olmadan gün içinde deli gibi çalışıyorlar. Bundan sonrasında o insanlara da belli oranda bütçe açabilmeyi amaçlıyorum. İlgiyi üst seviyede tutabilmek için devamlı proje üretmek gerekiyor grupta.”

“BABAM İNTERNETİN GÜCÜNÜ ÖĞRENDİ”
Baran Karaaslan: “Babamla Malatya’daki fabrikada otururken beni tebrik etti. Milletinkini satacağına benim malımı sat dedi. Bu 5 yıl öncenin olayı. Masadan kalkarken umursamaz tarzda söyledi ama. İç piyasaya mal vermiyorduk, bu nedenle bizi kimse tanımıyordu. Reklamımız yoktu. Şeker hamurlarını 7’er kilolar halinde satıyorduk. Bu gerekçelerle satamam dedim. Paketleri küçültürüm, sen sat dedi. Fabrikamızın adı MEK’le ilgili bir instagram sayfası açtım. Ürün fotoğrafları çektim, aynı şekilde takipçi bulma yolunda ilerledim. Aktif müşteri kitlesini bulmaya çalıştım. Bir iki hafta uğraştım, babama olmuyor dedim. Para ve kargo ücreti istemeden bedava numuneler yolla dedi. Mesaj attıklarım ürünü tanıyıp bilmediklerini belirterek kabul etmediler. Yılmadım. Eminönü’deki ve Kadıköy’deki pasta toptancılarına gittim. Rakip firmalarımızın ürünlerinin ve renklerin tek tek inceleyerek bir BENCHMARK çalışması oluşturdum. Şeker hamuru diyarı adıyla yeni bir instagram hesabı açtım. Hazırladığım SWOT analizi girişken iletişim stratejisi uygulayarak ürünlerimizle insanları buluşturmam gerektiğini gösteriyordu. Uzun süre ücretsiz numune yolladım. Eğer denerlerse; üründen hem kalite hem fiyat olarak daha memnun kalıp bizi tercih edeceklerine inancım tamdı. İnsanlar 6 – 7 ay sonra markamızı arar ve onunla ilgili mesajlar atar hale gelmişlerdi. Çok duygulandım. Başarmıştım. Sonra ismi Baran Gıda yaptım, sadece babamın ürünlerini satmaya başladım. Zamanla instagram ve facebook’un yanı sıra neden Youtube ve Google’daki potansiyeli kullanmayalım; hem neden yeni ürünleri de ekleyerek ciroyu artırmayayım dedim. Böylelikle babamın kafasında başka şeyler canlandı. İnternetin gücünü öğrendi. Aslında sürekli kendini yenileyen biri; ODTÜ Gıda Mühendisliği mezunu. Artık mal satmadığımız ülkelere de gidip antrepo kurarız. Türkiye’deki bu sistemimizi dünyanın diğer ülkelerinde de hayata geçirebiliriz.”

Bizi Paylaşın
Continue Reading
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir