Dünya Gündemi

EJDERHANIN DİŞLERİ…

 

Çocukluğumdan beri kung fu – karate filmlerinin hayranıyımdır. TRT’deki Kung Fu dizisini ilgiyle takip ederdim. Amerikalı David Carradine, Çinli keşiş rolünü çok başarılı oynardı. Hong Konglu Bruce Lee ise Çinlilerin umudu ve gururu idi. Koca koca Amerikalıları haşat ederdi. Sonra Jackie Chan çıktı. O da alçak gönüllü mizahi oyunuyla ve müthiş akrobatik karate hareketleriyle gönülleri fethetti.

Tüm bu kung fu – karate filmlerinde ortak bir motif vardı. Kahramanımız son derece mütevazı, kendi halinde, hatta zaman zaman acınası şekilde gariban görünürdü. Gittiği kasabalarda her zamanki zorbalar kahramanımıza sataşır, onu aşağılar, hatta itip kakardı. Kendi halindeki Çinli kahramanımız, bu sataşmalara aldırmadan yoluna gitmeye çalışırdı. Ta ki zorbalar çevredeki bir kadın veya zavallı yaşlı bir adamı taciz edene kadar.

İşte o zaman kung fu – karate zamanı olurdu. O ufak tefek ya da sıska kahramanımız bir anda şimşek gibi çakardı. Zorba haydutları bir dakika içinde yere serer ve tekrar o mütevazı haliyle yoluna devam ederdi.

SALDIRMA AMA SALDIRANI DA PİŞMAN ET!
Çin kültürünü en iyi tanımlayan ana tema budur. Saldırma ama saldıranı da pişman et. Mazlumu koru, zorbayı defet. Çalışkan ve mütevazı ol, ama hakkını yedirme.

ABD’nin uzun süredir taciz ve saldırılarına, aşağılamalarına tahammül eden Çin Yönetimi, Alaska’da kutuyu açtı. Trump zamanındaki diyalogsuz düşmanlık sürecinin ardından Biden döneminde kuşatma faaliyetleri artarak devam edince ilk diyalog fırsatında Çinliler dişlerini gösterdi.

Ankoraj’daki görüşmelerde, Amerikan tarafının ortaya koyduğu soykırım benzeri ağır ithamlara karşı Çin’i temsilen Yang Jiechi çok sert bir cevap verdi. Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi ile birlikte zirveye katılan deneyimli diplomat ve Çin Komünist Partisi Dış İlişkiler Sorumlusu Yang aynen şunları söyledi: “Siz, ABD olarak, dünya kamuoyu adına konuşamazsınız, siz dünya kamuoyunu temsil etmiyorsunuz, siz olsa olsa sadece kendi adınıza konuşabilirsiniz. Bize tepeden bakan patronca yaklaşımınız artık geçersizdir.”

ABD’Lİ YETKİLİLER ALASKA’DA ŞAŞKINA DÖNDÜ…
Amerikalılar şaşkına döndü. Bu, hiç de alışılmış Çin tarzı değildi. Yang, Amerika’nın insanlık suçlarını anlatmaya başlayınca hemen basını dışarı çıkartmaya çalıştılar. Çinli Yetkili buna da tepki gösterdi. “Hep demokrasi insan hakları filan diye atıp tutarsınız, niye şimdi basını susturmak istiyorsunuz” diye azar da çekti.

Çin ile ABD heyetleri arasında Alaska’da gerçekleşen görüşmede gergin anlar yaşandı.

Çin’in sembolü olan ejderha uzun bir aradan sonra dişlerini göstermişti. Çin’i öfkelendiren sadece ticaret savaşı, Güney Çin Denizi’ndeki kuşatma, Adacıklar, Tayvan, Uygur, Tibet ve Hong Kong meseleleri değildi. Onu asıl kızdıran şey, tam da yazımın başında sözünü ettiğim karate filmlerindeki gibi Amerika’da Çin kökenlilere düzenlenen saldırı furyasıydı.

Hua Chunying- Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü

“UMARIZ BUGÜNÜN ÇİN’İNİN IRAK, LİBYA VEYA SURİYE OLMADIĞINI ANLARLAR”
Bu saldırıların başlamasıyla birlikte Pekin 50 yıllık yumuşak güç ve hassas diplomatik dil tavrını değiştirdi. Bakın bugün basın toplantısı yapan Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hua Chunying neler söyledi: “Batı bize büyük bir insan hakları öğretmeni gibi davranmak istiyor. Bu konuda ne ahlaki bir geçmişleri var ne de güçleri. Umarız bugünün Çin’inin Irak, Libya veya Suriye olmadığını anlarlar. Bu aptallıklarının ve küstahlıklarının bedelini ödeyecekler!”

Vay vay… Çin’in o usturuplu diplomatik lisanı gitmiş, yerine pençe ve dişlerini çıkarmış bir ejderha gelmiş. Bu çok önemli bir değişimdir.

Zhang Jing- Dünyanın dikkatlerini üzerine çeken Çinli tercüman

DÜNYA ÇİNLİ TERCÜMAN ZHANG JING’İ KONUŞUYOR…
Alaska’daki Çin-Amerikan görüşmelerini anında çeviren Çinli kadın tercüman Zhang Jing, Çin tarafının uzun ve gergin 15 dakikalık açılış konuşmasını soğukkanlılıkla çevirerek tüm dünyanın takdirini topladı. Güzelliğiyle de ilgi toplayan Zhang, Başmüzakereci Yang’ın şu sözlerini Çinceden çevirip aynıyla İngilizce olarak söylediğinde Çin’de bir anda süperstar oldu.

Weibo’da 400 milyon takipçiye ulaştı:
“Amerika Birleşik Devletleri, Çin ile küçümseyici bir şekilde konuşma yetkisine sahip değil. Çin halkı bunu kabul etmeyecek. Çin ile başa çıkmak karşılıklı saygıya dayanmalıdır ve tarih, Çin’i boğmak isteyenlerin sonunda acı çekeceğini kanıtlayacaktır.”

120 yıl önceki Boxer İsyanı’ndaki aşağılanmasını bugün gibi hatırlayan Çin hafızası, Alaska’da rövanşı almış gibi hissettirdi. Şunu kimse unutmasın, Çin felsefesi aynı zamanda bir strateji ve taktikler manzumesidir. Eğer Çin, söylemini bu biçimde sertleştirmişse, emin olun içini doldurmuştur. Bizdeki gibi öyle boş boş “Eyyy filanca” diye atıp tutmaz onlar.

ALASKA ZİRVESİ SONRASI, LAVROV’UN PEKİN ZİYARETİ…
Tevekkeli, olaylı Alaska zirvesinden hemen sonra Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Pekin’e uçtu. Lavrov’un Pekin ziyareti çok önemliydi. 2014’ten beri stratejik güvenlik ve ekonomik işbirliği içindeki Çin ve Rusya, ABD’nin sertleşen tavrına yaklaşarak cevap veriyordu.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi

Strateji üstadı sayılabilecek Rus Lider Vladimir Putin ile Çin’in ‘yeni’ Mao’su statüsünde görülen Şi Cinping, ortak düşmana karşı bir araya gelme kararını alalı çok olmuştu. Lavrov, Çin ziyaretinde ABD’yi kızdırmak için elinden geleni yaptı. Çin ve Rusya’nın Amerikan doları yerine alternatif dijital para sistemleri geliştirmesi gerektiğini vurguladı. ABD’nin en büyük silahını yani, karşılıksız durumda fakat hala rezerv para olan Dolar’ı tehdit etti resmen.

Stratejik işbirliğinin ilk adımı olan Rusya-Çin İyi Komşuluk, Dostluk ve İşbirliği Antlaşması 16 Temmuz 2001’de imzalanmıştı. 20 yıllık süresi bu yıl doluyor. Lavrov anlaşmanın otomatik olarak beş yıl daha uzatılacağını bildirdi: “Çin Halk Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu arasındaki bağlar, liderlerimiz ve vatandaşlarımız tarafından ikili ilişkiler açısından tarihinin en iyisi olarak nitelendiriliyor. Bunun kesinlikle hak edilmiş, adil bir özellik olduğunu düşünüyorum. Anlaşma sayesinde bu bağlar benzeri görülmemiş biçimde yeni bir zirveye ulaştı. İlişkilerimizi son 20 yılda karakterize eden dinamik işbirliği, anlaşmanın zaman testini başarıyla geçtiğini ve anlaşmada belirtilen yükümlülüklerin kutsal bir şekilde yerine getirildiğini gösteriyor.”

Lavrov’un ziyaretinde İran da gündeme geldi. ABD’ye karşı Rusya, Çin ve İran üçlü ve güçlü iş birliği konuşuldu.
Amerikalıların süper kahramanları Çinlilerinki gibi değil. Onlar gösterişli, süper güçlere sahip emperyalist figürler. Kötülere (Amerika’nın düşmanları) her zaman cezayı kesiyorlar. Sözde adaleti onlar dağıtıyor.

Meşhur Amerikan çizgi roman serisi Justice League (Adalet Birliği) gibi süper kahraman filmlerini çok severler.
Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Rus mevkidaşı Sergei Lavrov’a Pekin ziyaretinde, “Uluslararası ilişkilerde adaletin garantörü olarak hareket etmeliyiz” deyince sanki o süper kahramanlara nazire yapıyor gibi geldi bana.

Çin, Rusya, Suriye, İran ve Venezuela halen ABD’nin CAATSA yaptırımlarının hedefi konumunda.
Wang’ın, “Çin, uluslararası hukuka dayalı dünya düzenini korumaya, barış, kalkınma, adalet, demokrasi, eşitlik ve özgürlük gibi evrensel değerlere bağlı kalmaya hazırdır” ifadeleri Lavrov’un bir gün önceki sözlerine destek olarak anlaşıldı.

Lavrov, Venezuela’nın dünya çapında yaptırım karşıtı bir koalisyon kurma önerisini onaylayarak, “Bu yasadışı uygulamayla mücadele için maksimum genişlikte bir ülkeler koalisyonu oluşturmalıyız” demişti.

WANG Yİ’NİN TÜRKİYE ZİYARETİ
ABD’nin CAATSA yaptırımları uyguladığı ülkelere pek yakında Türkiye de eklenebilir. Washington’un en önemli stratejik korkularından biri Türkiye’yi kaybetmek. Ancak bunun kaçınılmaz olduğunun da farkındalar. Gelişen çok kutuplu dünya ve jeopolitik koşullar, Türkiye’nin artık Atlantik kampında daha fazla kalamayacağını gösteriyor.
Türkiye, 70 yıllık NATO üyeliği ve 60 yıllık AB adaylığı döneminde, çoğu Cumhuriyet dinamiklerini yitirdi. Bilim ve teknolojide atılım, ileri sanayileşme, tarımda gelişim, halk sağlığı, kalkınmacılık, pek çok alanda kendine yeterlik gibi ideallerinden vazgeçti ve Batı destekli neoliberal çizgideki hükümetlerce sıcak para ekonomisine mahkum edildi.

Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından kabul edilecek.

İşte bu yüzden Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi’nin 24 – 26 Mart tarihleri arasındaki Ankara ziyareti çok önemli.
Wang, Çin-Türk resmi ilişkilerinin 50’inci yılındaki geniş kapsamlı temasları çerçevesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile de görüşecek.

Alaska’daki Çin-ABD Zirvesi’nin ardından Lavrov’un Pekin ziyareti, Brüksel’deki NATO Dışişleri Bakanları Toplantısı ve Wang Yi’nin Ankara ziyareti büyük bir resmin parçaları.

Esasen, ABD Başkanı Biden’ın Çin, Rusya ve İran’ı “müttefiklerle” kuşatma planı küresel fay hatlarını hareketlendirdi. Bu kuşatma harekatının temelinde ise ekonomik nedenler var. ABD ekonomisinin çöküşte, Çin’in ise çıkışta olması bunun asıl sebebi.

KUŞAK VE YOL GİRİŞİMİ PROJESİ, ABD’Yİ KORKUTUYOR…
Çin’in 2 trilyon dolarlık ticaret fazlasını yatırmaya başladığı dev projesi Kuşak ve Yol Girişimi, Amerika’yı korkutuyor. Bu yüzden saldırgan bir tutum alıyor. Özellikle de ticaretinin çoğunda kullandığı deniz yolları baskılanan Çin ise Asya’daki 15 bin kilometrelik eski İpekyolu’nu yeniden devreye alıyor.

Çin’in 2 trilyon dolarlık ticaret fazlasını yatırmaya başladığı dev projesi Kuşak ve Yol Girişimi, Amerika’yı korkutuyor.

Bu noktada Türkiye, Kuşak ve Yol Girişimi’nde (BRI) kilit ülke konumuna yükseliyor. Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Asya Pasifik Uzmanı Cenk Tamer, Çin’in Tarihi İpek Yolu’nun canlandırılmasında, Kazakistan, Hazar Denizi, Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye’nin yer aldığı Orta Koridor’a büyük önem verdiğini söylüyor.

Cenk Tamer- ANKASAM Asya Pasifik Uzmanı

Tamer, Türkiye’yi Çin’e bağlayacak güney güzergâhının da giderek daha fazla önem kazandığını belirtiyor: “Bu bağlamda İstanbul-Tahran-İslamabad Demiryolu Hattı Projesi’ne de hız verildi. Çin, Pakistan’la olan ekonomi koridorundan İran’a ve oradan Türkiye’ye ulaşmayı hedefliyor. Bu noktada Pekin’in Pakistan, İran, Irak ve Suriye üzerinden Akdeniz’e ulaşma hedefi de devam ediyor. Ancak hem Pakistan’daki altyapı ve yatırımlar konusunda yaşanan zorluklar hem de Irak ve Suriye’deki istikrarsızlığın devam etmesi, Çin’i alternatif rotalara yönlendirmiştir. Bu anlamda Pekin, Hazar geçişli Orta Koridor’a ve güney güzergâhında da Pakistan-İran-Türkiye hattına ağırlık veriyor.”

Türkiye ne kadar kötü yönetilirse yönetilsin, jeopolitik önemi sayesinde su üstünde kalmayı başarıyor. Çin öncülüğündeki Asya yükselişi Türkiye için büyük bir fırsat oluşturuyor. Türkiye artık yalnızca Akdeniz, Kafkasya ve Orta Asya’da değil; Avrupa – Geniş Asya – Kuzey ve Doğu Afrika coğrafyasında ‘pivot ülke’ olarak yer almaya başlıyor. Rusya’nın Dağlık Karabağ’da Azerbaycan’a verdiği şaşırtıcı desteğin arka planında da bu temel neden var.
Karabağ’daki Ermenistan seddinin yıkılarak Anadolu’dan Asya’ya açılan yeni ulaşım yolu, Çin ve Rusya için stratejik önemde. Dünyada Atlantik merkezli yaptırım ve abluka rüzgarları eserken Asya’da açık bir ticaret ve etkileşim hattı çok kritik. Kısaca Türkiye ve Çin ilişkilerin gelişmesinden ayrı ayrı yarar sağlayabilir.

Çin’le oluşturulacak stratejik ve ticari bir işbirliği ilişki, ekonomik olarak köşeye sıkışmış olan Türkiye’ye ABD’ye karşı manevra alanı yaratacak.

Benzer biçimde ABD ve müttefiklerinin baskısı altındaki Çin de, ticaret yollarının kesişiminde eşsiz bir noktada bulunan Türkiye’nin jeopolitik konumundan yarar sağlayacak.

Benzer bir durumu Rusya – Türkiye ilişkileri için de söyleyebiliriz. Peki, meselenin özüne, yani Atlantik – Asya mücadelesine dönecek olursak.

Michael Hudson- Dünyaca ünlü ekonomist

“ABD, ÇİN’DE BİR YELTSİN FİGÜRÜ BULMAYI ÇOK İSTERDİ”
Kazananın hangisi olacağını dünyanın en iyi ekonomistlerinden biri olarak gösterilen Michael Hudson’dan dinleyelim: “Çin’e karşı mücadele, Çin korkusu, Rusya’ya yaptığınız şeyi Çin’e yapamamanızdır. Amerika, Çin’de bir Yeltsin figürü bulmayı çok isterdi. Çinli Yeltsin’e ABD diyecekti ki; ‘Hadi inşa ettiğiniz tüm demiryollarını, yüksek hızlı treni verelim, serveti verelim, tüm fabrikaları bireylere verelim, bireylere bırakalım. Sonra onları borca boğalım veya onları satın alalım ve sonra onları finansal olarak kontrol edelim’. Ama Çin buna izin vermiyor. Ve Rusya da artık bunu engelledi. Ve Batı’daki öfke, Amerikan finans sisteminin bir şekilde yabancı kaynakları, yabancı arazileri devralamamasıdır. Yakın Doğu’da gördüğümüz gibi sadece askeri yollarla onları ele geçirebiliyorlar.”

Bizi Paylaşın

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Çok Okunanlar

Exit mobile version