Connect with us

Habibe Akşit

DR. HABİBE AKŞİT YAZDI: TANRILARI KIŞKIRTMAK!

Gargaron’da Zeus’un bize söyledikleri: Öncelikle “size bir çocuğun bakışını vereceğim”. Henüz biçimlenmemiş, algılarla kirlenmemiş. Böylece her şeyi ilk kez görüyormuş gibi yeniden tanımlama şansınız olacak. Bu tanımlama sandığınız kadar kolay olmayacak. Onun için yolculuğunuzda size eşlik etmesi, adımlarınızdaki olumluluk ve kendinizdeki güveni pekiştirmesi için yüreğinize“cesaret” koyacağım. Son olarak da bütünselliği kaybetmemeniz ve hatta bu yeni durumda onu yeniden oluşturabilmeniz için “evrensel bir birleştirici” vermem gerekecek “sevgi”. O olmadan yolculuğu tamamlamanız neredeyse imkansız. Rüzgar getirdi son sözlerini: “Tazelenmek ve yeni sürgünler vermek için bunlar yeter.”

 

Kobi Yaşam’ın Değerli Okurları Merhaba,

Bu sayıda, insan kaynakları yönetimi üzerine daha önce kaleme aldığım bir yazımı gözden geçirerek sizlerle paylaşıyorum. Geçerliliği devam ediyor. “İnsan kaynakları profesyonelleri veya organizasyonlarına” insan kaynakları vizyonuyla bakmak isteyenler için düşündürücü ipuçları taşıyor. İnsan kaynakları yönetiminin “Yönetim Kurulu” içinde temsil edilmesi, insan kaynakları fonksiyonunu yerine getiren yöneticilerin Genel Müdürlüğe giden kariyer yolunda yer alması ve “vazgeçilmez bir fonksiyon olduğunun farkındalığı” üzerine bir yazı. Tüm bunları bir metafor eşliğinde anlatıyorum.

EDREMİT KÖRFEZİ’NE TEPEDEN BAKAN ZEUS ATLARI…
Bu metafor antik dönemin izlerinden besleniyor. Tanrılar Tanrısı Zeus’la konuşmaya giden insan kaynakları profesyonellerinin yolculuğu. Yer neresi mi? Konu mitolojik kahramanlar ise Anadolu topraklarından başka neresi olabilir? Edremit Körfezi’nin mavi sularına tepeden bakan “Zeus Altarı”.

Edremit Körfezi’ne hakim tepedeki Zeus Atları mevkii.

Homeros, İlyada Destanı’nda Tanrıların İda Dağı’nda yaşadıklarından ve Troia (Truva) Savaşı’nı buradan izleyip yönettiklerinden söz eder. Ayrıca Homeros Assos’tan doğuya doğru gidildiğinde Edremit Körfezi’ni oluşturan bir burundan söz eder ve buraya Gargaron der.

Bizim insan kaynakları profesyonellerimiz zihnindeki tüm birikmiş soruları Zeus’a sunmak ve O’ndan cevapları almak için Zeus Altarı’na doğru yola çıkarlar. Ayaklarında antik dönemdeki sandaletler yerine dayanıklı spor ayakkabıları vardır.

Bakalım nasıl bir yolculuktur bu! Her şeyi bilen Zeus, diğer adıyla Kronos Oğlu, insan kaynakları profesyonelleriyle nasıl bir diyalog içine girecek?
Hazırsanız başlayalım.

HER ADIMDA LİSTEMİZİ GÖZDEN GEÇİRİYORUZ…
Zeus Altarı’na ulaşmak ve Kronos Oğlu’na hediyelerimizi sunmak için yürüyoruz. Çam ağaçlarının dökülmüş ve kurumuş iğne yaprakları yürüyüşümüzü zorlaştırırken; zeytin ağaçlarının ve kekik kokularının cesaret verici arkadaşlığı bizi yüreklendiriyor. Yolculuk uzun bir zihinsel sürecin, hatta artık olgunlaştığı düşünülen bir fonksiyonun tazelenme yolculuğu. Altara giden yol düşüncelerimizin netleşmesi için bize iyi geliyor. Belki de Altar bu yoldaki ilk adımda başlıyor. Belki yol da O’na ait. Bu yolculuk, onlarca yılın doğrularını, temel saydıklarımızı, bildiklerimizi, bir anlamda tüm ezberlerimizi, “İnsan Kaynakları Yönetiminde DNA’mızı oluşturan temelleri” Kronos Oğlu’na sunmak için çıktığımız bir yolculuk. Yürüyor, düşünüyor ve her adımda listemizi gözden geçiriyoruz.
Düşüncelerimiz toprak yolda önümüze çıkan keçi sürüsüyle bölünüyor. Biz bir şey söylemeden, çoban “az kaldı” diyor. Dostça ve şükran duygusuyla onu selamlıyoruz. Keçilerin çıkardığı toz bulutu ağır ağır kaybolurken, çan sesleri de bulutlara karışıp, son tınılarını bize sanki “az kaldı, az kaldı” diye iletiyor.

Altar’a yaklaştıkça düşüncelerimizin ağırlığı ayaklarımızı zorluyor. Tanrılar Tanrısı’nı sunduklarımız memnun edecek mi? Sunacaklarımız, onlarca yılda, onlarca bilim ve iş insanının emeği ile yoğrulmuş bilgiler. Zeus onları makbul bulacak mı?

BİLGE ZEYTİNLER ZİHNİMİZİN ELLERİNİ TUTUYOR…
Sonu boşluğa açılan merdivenleri tırmanıyoruz. Sunaktayız. Zihnimizin tepsisi dolu. Uzaktan Edremit Körfezi bize mavi gözlerle bakıyor. Bilge zeytinler zihnimizin ellerini tutuyor. Burası Homeros’un Gargaron’u, çok pınarlı İda’nın en yüksek tepesi.

Tepsimiz, insan kaynakları yönetiminde bildiğimiz ve uyguladığımız yöntemler, onları oluşturan ilkeler, süreçler, odaklandığımız konular, kurum iklimiyle etkileşimimiz, işleri nasıl bir akışla yürüttüğümüz gibi sanayi devriminden bugüne öğrendiklerimiz ve 20’inci Yüzyıl’ın son çeyreğinde öne çıkan “insan kaynakları yönetimi alanındaki gelişmelerle” tepeleme dolu.

Hepsini Kronos Oğlu’na zarif bir şekilde sunuyor ve O’ndan “bizi hep daha yukarı taşımasını, Yönetim Kurulunda söz sahibi olmayı, hep var olmayı” gene aynı zarafetle istiyoruz.
Gülümsüyor…

“Bu tepsi ve içindekiler için teşekkür ederim.” diyor. Ardından ekliyor, “Onları sizden almayacağım ama dileklerinizi gerçekleştireceğim.” Şaşırdığımızı görünce gülümsemesi neredeyse tüm Gargaron’u sarsan tok bir kahkaha dönüşüyor.

Üç önemli tavsiyesini paylaşan Zeus’un (Kronos Oğlu) son sözleri şöyleydi: “Tazelenmek ve yeni sürgünler vermek için bunlar yeter.”

“DİLEKLERİNİZİN GERÇEKLEŞMESİ İÇİN SİZE VERECEKLERİM VAR.”
Onları almayacağım, çünkü geleceği onların üstüne inşa edeceksiniz ama bu eskinin devamı olmayacak. Dileklerinizin gerçekleşmesi için size vereceklerim var:
1-Öncelikle “size bir çocuğun bakışını vereceğim”. Henüz biçimlenmemiş, algılarla kirlenmemiş. Böylece her şeyi ilk kez görüyormuş gibi yeniden tanımlama şansınız olacak.
2-Bu tanımlama sandığınız kadar kolay olmayacak. Onun için yolculuğunuzda size eşlik etmesi, adımlarınızdaki olumluluk ve kendinizdeki güveni pekiştirmesi için yüreğinize “cesaret” koyacağım.
3-Son olarak da bütünselliği kaybetmemeniz ve hatta bu yeni durumda onu yeniden oluşturabilmeniz için “evrensel bir birleştirici” vermem gerekecek “sevgi”. O olmadan yolculuğu tamamlamanız neredeyse imkansız.

Kronos Oğlu bunları söyledikten sonra; uçup giden, tunç ayaklı, altın yeleli atlarının çektiği arabasına bindi, toprakla yıldızlı gök arasında uçtu atlar seve seve.

“TAZELENMEK VE YENİ SÜRGÜNLER VERMEK İÇİN BUNLAR YETER”
Rüzgar getirdi son sözlerini “tazelenmek ve yeni sürgünler vermek için bunlar yeter diyordu.
Kaynağı bol İda’nın en yüksek tepesinde yeniden başlıyorduk her şeye. Hiçbir şey aynı olmayacaktı, çünkü biz aynı değildik.

Sunaktan inerken ilk adım en zoruydu ama bakışlarımız farkında, adımlarımız cesur ve aldığımız her nefes bizi sevgiyle bütünlüyordu.

Bizi Paylaşın
Continue Reading
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir