Connect with us

Finans & Ekonomi

TİCARİ SÖZLEŞMELER DE ‘MÜCBİR SEBEP’ KAPSAMINDA MI?

Yeni tip Koronavirüs (Covid-19) hastalığına ilişkin tedbirler dolayısıyla ticari faaliyetler büyük ölçüde kan kaybetti. Ancak küresel salgın haline gelen hastalık öncesinde imzalanan sözleşmeler geçerliliğini koruyor. Acaba bu belgeler için de mücbir sebep maddesi devreye girebilir mi? Cevap hayır ise alternatif çıkış yolları var mı?

 

Kendi adıyla kurduğu hukuk bürosunda çalışmalarını sürdüren Avukat Burcu Kırçıl, “-mücbir sebep- kavramının yasal mevzuatımızda herhangi bir tanıma kavuşturulmadığını, kavramın içinin Yargıtay içtihatları ve doktrindeki görüşler doğrultusunda doldurulduğunu” söyledi.

İFA İMKANSIZLIĞI, AŞIRI İFA GÜÇLÜĞÜ VE AZAMİ ÇABA DOKTRİNİ…
Bu konuda danışan müvekkillerinin öncelikle sözleşme metinlerini incelediklerini belirten Av. Burcu Kırçıl, “İfa (yapma, yerine getirme, ödeme) imkânsızlığı-aşırı ifa güçlüğü ve azami çaba doktrini çerçevesinde alternatif ifa yolları hususunda değerlendirmede bulunarak en faydalı sonuca ulaştırmaya çalıştıklarını” belirtti.

HER BİR SÖZLEŞME ÖZELİNDE FARKLILIK GÖSTERİYOR
“Covid-19 salgınının mevcut bir sözleşme ilişkisi için “mücbir sebep” teşkil edip etmeyeceği hususunun her bir sözleşme özelinde farklılık gösterdiğini ve ayrıca teknik de bir inceleme gerektirdiğini” vurgulayan Burcu Kılıç, “Mücbir sebep olsun ya da olmasın; önem arz eden husus bu olağanüstü sürecin herhangi bir hak kaybına mahal vermeden yürütülebilmesidir. Nitekim salgının ülkemizdeki etkileri ortadan kalktıktan sonra gündeme gelebilecek olası ihtilaflara karşı tacirlerin, verecekleri kararda kendilerini güvence altına almak adına hukuki altyapıyı sağlam kurmaları gerekmektedir.” dedi.

Avukat Burcu Kırçıl

MÜCBİR SEBEP İÇİN ARANAN ŞARTLAR
Av. Burcu Kılıç, konunun detaylarına ilişkin şunları anlattı: “Bir olayın mücbir sebep olarak değerlendirilmesi için aranan şartlar şöyledir:
-Mücbir sebebe dayanan tarafın tüm önlemleri almasına rağmen mevcut olayın, sözleşme ile yüklenilen edimin ifasını imkânsız hale getirmesi.
-Edimin ifasını imkânsız hale getiren olayın tarafların kontrol alanlarının dışında vuku bulması.
-Hukuki ilişkinin kurulduğu tarihte olayın gerçekleşmesinin öngörülemeyecek ya da öngörülse dahi somut etkilerinin bu denli büyük olacağının tahmin edilemeyecek olması.
-Sözleşmede ilgili olayın mücbir sebep olarak kabul edilmeyeceğinin taraflarca düzenlenmemiş olması.

“PEŞİNEN ‘SALGIN, TÜM SÖZLEŞMELER İÇİN MÜCBİR SEBEPTİR’ DENEMEZ”
Belirtmekte fayda var ki; her ne kadar tüm dünyayı etkisi altına almış bir salgın hastalıktan ve onun beraberinde getirdiği ticari hayatı kısıtlayıcı tedbirlerden söz ediyor olsak da bu durumun peşinen tüm sözleşmeler açısından “mücbir sebep” teşkil edeceğinin ifade edilmesi doğru olmayacaktır.

Var olan bir sözleşme ilişkisinde koronavirüs salgınının “mücbir sebep” teşkil edip etmediğinin tespiti için somut olayın özelliklerinin irdelenmesi ve bu salgın hastalık ile yüklenilen edimin ifasının imkânsız hale getiren olay arasındaki nedensellik bağının mevcut olması gerekir. “Kısıtlayıcı tedbirler” ticari hayatı sekteye uğratmış olsa da bu durumun sözleşmeden doğan borcun yerine getirilmesine doğrudan etki etmesi gerekmektedir.

“SÖZLEŞMELERDEKİ MÜCBİR SEBEP KAPSAMI İRDELENMELİ”
Sözleşme serbestisi kapsamında taraflar, hangi hallerin “mücbir sebep” olarak kabul edileceğini belirleyebilirler. Yapılması gereken ilk iş, akdedilen sözleşmenin incelenerek genel olarak pandemi/ salgın hastalık halinin bir “mücbir sebep” olarak kabul edilip edilmediğinin irdelenmesidir. Böyle bir düzenleme varsa bunun sözleşmeden doğan borca etkisinin değerlendirilmesi gerekmektedir.

“SÖZLEŞMEDE MÜCBİR SEBEP DÜZENLEMESİ YOKSA…”
Taraflar, mevcut sözleşmelerinde “mücbir sebep” kavramına dair herhangi bir düzenlemede bulunmamış olabilirler. Mevcut hukuki uyuşmazlık açısından sözleşmenin sükût ettiği durumlarda ise koronavirüs salgını veya bu salgın hastalık nedeniyle alınan kısıtlayıcı tedbirlerin sözleşmenin ifasını imkânsız hale getirdiğinin ispatlanması halinde mücbir sebebin varlığından söz edilebilecektir.

Fakat bu noktada da somut olayın özelliklerinin dürüstlük kuralı çerçevesinde titizlikle irdelenmesi gerekmektedir. Örneğin mücbir sebebin sözleşme ile yüklenilen edimin ifasını üzerindeki etkisini bertaraf etmek adına gösterilmesi gereken azami çaba ya da alternatif ifa yollarının tespit edilmesi gibi birtakım değerlendirmelerde bulunmak gerekecektir.

“MÜCBİR SEBEBİN ETKİSİ SÜREKLİ Mİ GEÇİCİ Mİ?
Tüm bu incelemelerin ardından şayet “mücbir sebep” olarak kabul edilebilecek bir olay meydana geldiği ifade edilebiliyor ise sözleşme ile yüklenilen borcun ifasının, borçlunun sorumlu tutulamayacağı nedenlerle imkânsız hale geldiği kabul edilmektedir. Bu durumda meydana gelen olayın doğurduğu ifa imkânsızlığının sürekli mi yoksa geçici mi nitelikte olduğunun tespit edilmesi gerekmektedir. Şayet sürekli bir imkânsızlık söz konusu ise Türk Borçlar Kanunu hükümleri uyarınca borç, kısmen ya da tamamen sona erecektir. Diğer yandan geçici ifa imkânsızlığında ise tarafların sözleşmeyi akdetmelerindeki amaçları dikkate alınarak “makul süre” boyunca sözleşme yürürlükte kalacak, ne var ki bu süre içerisinde taraflar edimlerin ifasını talep edemeyecektir.

 

“MÜCBİR SEBEP DEVRE DIŞIYSA, ‘AŞIRI İFA GÜÇLÜĞÜ’ GÜNDEME GELEBİLİR”
Tüm bu değerlendirmeler neticesinde sözleşme ile yüklenilen borcun ifasının objektif olarak imkânsızlaştığı söylenemiyor ya da doğrudan sözleşme bu salgın hastalık halinin mücbir sebep kabul edilmeyeceğini düzenliyor olabilir. Mücbir sebep olgusuna dayanılamadığı durumlarda her ne kadar “imkânsızlık” söz konusu olmasa da, yüklenilen edimin ifası borçlunun katlanması kendisinden beklenemeyecek derecede zorlaşmış olabilir. Bu gibi durumda Türk Borçlar Kanunu’nun 138. Maddesinde düzenlenen “aşırı ifa güçlüğü” gündeme gelebilecektir.

AŞIRI İFA GÜÇLÜĞÜNÜN DETAYLARI
“Mücbir sebep” halinde yüklenilen edim borcunun ifası imkânsızlaşmakta iken “aşırı ifa güçlüğü” halinde ifa son derece güçleşmiş olmasına karşın halen mümkündür. Kanun, sözleşmenin taraflarından birisi açısından yüklendiği edimin ifasının dürüstlük kuralları çerçevesinde kendisinden beklenemeyeceği derecede bozulması halinde “aşırı ifa güçlüğü” halinin söz konusu olacağını düzenlemiştir.

Kısıtlayıcı tedbirler nedeniyle bozulan ticari faaliyetler kapsamında var olan bir hukuki ilişkide mücbir sebep iddiasında bulunulamadığı takdirde aşırı ifa güçlüğü hükümlerinden faydalanılması mümkündür. Şu halde edim borçlusu, hâkimden sözleşmenin yeni şartlara uyarlanmasını isteme, bunun mümkün olmadığı halde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir.”

Bizi Paylaşın
Continue Reading
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir