Connect with us

Ali Asrak

MALİYE’NİN “KOD LİSTELERİ” TEMEL NORMLARA AYKIRI

Vergi İdaresi’nin “şüphe” üzerine hazırladığı kod listesini görebilen firmalar ve müşavirler; kendilerinin de eklenebileceği korkusuyla listedeki mükelleflerle var olan ticari ilişkilerini sonlandırabiliyor. Böylelikle telafisi güç maddi ve manevi zararlar oluşabiliyor.

 

 

 

Bilindiği üzere Maliye Bakanlığı tarafından sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleyen vergi mükellefleri hakkında birtakım listeler tutulmaktadır. Bunlara ‘kod listeleri’ deniyor.
Uygulamaya bakıldığında bu listelerin oluşumunun temel normlara aykırı olarak gerçekleştiği söylenebilmektedir. Şöyle ki; mevcut uygulamalara göre sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı fatura düzenleyen bir mükellef hakkında vergi incelemesi sonucu hem vergi inceleme raporu ve hem de “teknik rapor” diye adlandırılan VTR (vergi tekniği raporu) düzenlenmektedir.

GERÇEKTE BU SUÇA KARIŞILMASA DA…
Bu teknik rapora göre “sahte fatura düzenleyen firmadan fatura alan fakat gerçekte bu suça karışmayan mükelleflerin bağlı bulunduğu” vergi daireleri, sadece kullanıcı durumundaki bu mükelleflere cezalı tarhiyatlar yapabilmektedir. Ya da vergi dairelerince, bu kullanıcı durumundaki mükellefler telefonla aranarak ilgili KDV beyannamelerini düzeltmeleri istenmektedir. Kimi zaman bu düzeltme yazısı, vergi dairelerinden kullanıcı mükelleflere yazılı olarak da tebliğ edilebilmektedir.

USUL VE YASALARA UYANLAR DA LİSTEDE
Kod listesine alınan mükelleflere bakıldığında; “Vergi İdaresi’ne karşı bütün yükümlülüklerini yerine getiren, ticari defterlerini Vergi Usul Kanunu’nun kayıt nizamına ilişkin 215 ve 219 maddelerinde belirtilen şekilde tutan, alış-satış faturalarının KDV Kanunu’nun 2934 ve 54 maddelerine uygun tutup beyanını veren , ‘vergi ziyaına’ sebebiyet verecek herhangi bir fiil ve eyleminin olmadığı, hakkında sahte belge düzenleme fiilinden dolayı vergi incelemesi yapılmamış ve/veya vergi tekniği raporu da bulunmayan”, yani özetle “usul ve yasalar çerçevesinde hareket eden” mükellefler hakkında da “Özel Esaslara Tabi Mükellef” işlemleri tesis edildiği bilinmektedir.

TELAFİSİ GÜÇ MADDİ VE MANEVİ ZARARLAR
İdare, bu mükellefleri kod listesine alarak “hatalı bir işlem yapmakla kalmayıp yapılan bu işlemi mükellefe tebliğ etmeyerek ayrıca mükellefin daha da mağdur olmasına” sebep olmaktadır. Özel esaslara alınan mükellefler hakkında idarenin bu durumu mükellefe yazılı olarak tebliğ etmesi zorunludur. Çünkü, mükellefin vergi idaresi tarafından özel esaslara alındığının mükellefe tebliğ edilmemesi halinde telafisi güç ve tamiri imkânsız maddi ve manevi birçok zararlara uğraması olasıdır.
Bu listelere giren mükelleflerin ticari hayatlarında ciddi sıkıntılar ortaya çıkıyor. Çünkü bu mükelleflerle ticari ilişki kuran diğer mükellefler de kod listelerine alınıyorlar. Bu nedenle de hiç kimse adı kod listesinde geçen mükelleflerle ticari ilişki kurmak istemiyor.

TİCARİ HAYATTA İTİBARIN ÖNEMİ ÇOK BÜYÜK
İdarenin oluşturduğu kod listeleri üçüncü kişiler tarafından öğrenilmekte ve üçüncü kişiler bu listede adı geçen kişilerle ticari ilişki kurmaktan kaçınmaktadırlar. Ticari hayatta itibarın önemi oldukça büyüktür, kaldı ki bu listelerde yer alan mükelleflerle ticari ilişki kuran mükelleflerde vergi inceleme elemanlarınca denetime alınmaktadır.
Görüldüğü üzere idare tarafından bir firmanın kod listesine alınması, idare eliyle o firmanın ekonomik olarak çöküşüne zemin hazırlamaktadır. Zira idarenin kendi kayıtları üzerinden “şüphe” üzerine hazırladığı kod listesi, mükellefin ticari ilişkide olduğu diğer firmalar ve/veya müşavirler tarafından her zaman görülebilmektedir. Bu halde de mükellef ile ticari münasebeti olan diğer firmalar, kendilerinin de bu listeye gireceği korkusu ile mükellef ile var olan bütün ticari ilişkisini sonlandırmaktadır. Zira mükellef “tehlikeli grupta” yer almaktadır.

ÜSTÜNE ÜSTLÜK “DAHA SIKI DENETİM” ENDİŞESİ
Kod listesine giren mükellefi bekleyen bir başka tehlike de kod listelerine alınan mükelleflere “daha sıkı denetimin” uygulanacağı gerçeğidir. Yine bu mükelleflerle ilişki kuran diğer mükellefler de daha sıkı denetime alınmaktadır.
Ayrıca vergi dairelerinin; olumsuz mükellefler listesine girmiş bir mükelleften mal ve hizmet alan diğer mükellefleri, yazılı ya da sözlü olarak “koddaki mükelleflerden yapılan alışlara ait faturaları KDV beyanlarından çıkarmaları, yani bu faturalara ait katma değer vergilerini indirim konusu yapmamaları, bu suretle düzeltme beyannamesi vermeleri veya dört katı tutarında teminat göstermeleri veya yeminli mali müşavir raporu ibraz etmeleri, aksi halde olumsuz mükellefler listesine dahil edileceği ve incelemeye alınacakları” yönünde uyardıkları görülmektedir. Birçok firma incelemeye maruz kalmamak için idarenin bu talebini yerine getirmekte ve ilave vergi tahakkukunu faiziyle birlikte ödemek zorunda kalmaktadır.

İYİ NİYETLİ MÜKELLEFLERE HAKSIZ REKABET BASKISI
Vergi İdaresi’nin bu uygulaması, söz konusu listeye alınan mükelleflerden mal ve hizmet alan tüm mükellefleri de etkileyen bir sonuç ortaya çıkarmaktadır. Böylece “listedeki mükelleften mal almama şeklinde ifade edilebilecek” bir davranış tarzı da ortaya çıkmaya başlamıştır ki, bu durum özellikle iyi niyetli mükellefler üzerinde haksız rekabet baskısına yol açmaktadır.

İPTAL DAVALARI MÜKELLEF LEHİNE SONUÇLANMAKTA
Vergi İdarelerinin gerek kod listesine aldığı mükelleflere yönelik işlemleri gerekse listedeki mükelleflerle aşıveriş yapan firmalara yönelik işlemlerine karşı idari yargıda açılan iptal davaları, mükellefler lehine sonuçlanmakta ve böylece idarenin hatalı eylem ve işlemleri son bulmaktadır.
Gerçekten de vergilendirme temelde bir idari işlemdir ve idarenin kanuniliği ilkesine tabidir. Anayasa’nın 73’üncü Maddesi’nde de açıkça “vergiye ilişkin konuların mutlaka kanunla düzenlenmesi gerektiği” öngörülmüştür. Kod listeleri düzenleme işlemi de bir tür idari işlemdir ve Anayasa 73 gereği bir kanuna dayanmalıdır. Danıştay 4’üncü Daire’nin “E: 2007/3328 K: 2008/1162 Sayılı” kararında da belirtildiği üzere; bu konuda ne bir anayasal ne de bir kanuni dayanak bulunmaktadır. İdare iç işlemlerine dayanarak böyle bir liste düzenlemektedir.

ANAYASA’NIN 48 VE 49’UNCU MADDELERİNE DE AYKIRI
Bir diğer açıdan kod listelerinde adı geçen mükelleflerin itibarlarının ciddi biçimde zedelenmesi ve diğer işletmelerle iş yapamaz hale gelmeleri, bu listenin düzenlenmesini Anayasa’nın çalışma özgürlüğünü düzenleyen 48 ve 49’uncu maddelerine de aykırı hale getirmektedir.
Anayasa’nın çalışma ve sözleşme hürriyetini düzenleyen 48’inci Maddesi’nin 2’nci fıkrasında, “devletin, özel teşebbüslerin milli ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri alacağı”, çalışma hakkı ve ödevi başlıklı 49’uncu Maddesi’nin 2’nci fıkrasında, “devletin, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alacağı” hükmüne yer verilmiş; “Vergi Ödevi” başlığını taşıyan 73’üncü Maddesi’nin 3’üncü fıkrasında da, “vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağı” belirtilmiştir.

MALİ YÜKÜMLÜLÜKLER YASAYLA DÜZENLENMELİ
Bu düzenlemelere göre, devletin çalışma hayatına ilişkin düzenlemeleri yapması ve buna dair tedbirleri alması bir görev iken; çalışma, çalışanlar açısından bir hak ve ödevdir. Gerek bu alanda yapılacak düzenlemelerin; gerekse “çalışma hayatının bir sonucu olan vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerle ilgili” düzenlemelerin yasayla yapılması ise zorunludur. Dayanağını Anayasa’ya uygun olarak çıkarılmış olan bu kanunlardan almayan düzenlemelerle bir takım hak ve yükümlülükler getirilemez. Bu suretle çalışma barışının sağlanması yanında, özel teşebbüslerin güvenlik ve kararlılık içinde çalışması da temin edilmiş olur.
Herhangi bir kanuni dayanağı olmayan bir düzenlemeyle çalışma özgürlüğünü sınırlandıracak bir işlem tesis edilmesi; adına iç işlem de dense Anayasa’ya aykırıdır. Görüldüğü üzere kod listeleri uygulamada ne idarenin iç işlemi olarak değerlendirilebilecek; ne de bu listelerin Anayasa’ya ve idarenin kanuniliği ilkesine uygunluğu söylenebilecektir.

VERGİ BARIŞINI BOZUCU ETKİSİ DE VAR
Hakkında sahte belge düzenleme tespiti bulunduğu gerekçesiyle özel esaslara tabi tutulan mükellefler bakımından “idarenin ve bağlı bulunduğu hiyerarşik üst makamların mükellefleri bu şekilde kategorize edebilmelerine olanak sağlayan hiçbir yasal düzenleme bulunmadığı gibi”, Anayasa’da da buna izin veren bir hüküm yer almamaktadır. Bu şekilde yasal dayanağı olmadan yapılacak bir sınıflandırma, vergi barışını bozucu etki yaratacağı gibi, Anayasa’da güvence altına alınan temel kişi hak ve hürriyetlerine de aykırılık teşkil eder. Dolayısıyla, yasal dayanağı olmadan, hukuka aykırı bir biçimde idarenin kendi içerisinde oluşturduğu bir sınıflandırmayla mükellefini “sakıncalı mükellefler listesi” olarak adlandırılan listeye koyması hukuka aykırı olacaktır.

BELİRTİLEN YASALAR UYGULAMAYA DAYANAK OLAMAZ
Vergi İdaresi kod işlemlerinin, 7104 sayılı Yasa’nın 11’inci Maddesi ile KDV Kanunu’nun 36’ncı Maddesi’ne eklenen fıkra uyarınca tesis edildiğini savunsa da anılan yasal düzenlemenin, “belirttiğimiz hukuka aykırılık sebeplerini ortadan kaldıran ve açıkça özel esaslara alınma işlemine dayanak olacak nitelikte” olmadığı sabittir.
Kod listesine alınan mükelleflere karşı idare mahkemelerinde açtığımız davalarımızın kabul edildiğini ve Bölge İdare Mahkemeleri nezdinde de onanarak kesinleştiğini; bu sayede idarenin keyfi işlemlerinin son bularak mükelleflerin bu listeden çıktığını ve ticari hayatlarına devam ettiğini belirtmek isteriz.

Bizi Paylaşın
Continue Reading
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir