Connect with us

Finans & Ekonomi

2020’DE FAİZLER NE OLACAK?

Esasında ‘altın’ da bir nevi döviz yatırımıdır. ‘Ons’ fiyatı dolar bazında kote edildiğinden TL karşısında getirisi ağırlıkla USD-TRY kuruna bağlıdır. İç dinamiklerden ziyade başta ABD faizleri olmak kaydıyla küresel jeopolitik gelişmelere bağlı fiyatlanmaktadır.

 

Sizler bu yazıyı okurken; dünyadaki bazı Merkez Bankaları ve Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası beklenen faiz toplantılarını yapmış olacak. Ancak bu toplantıların çoğu hakkında bugünden bir görüş belirtmek oldukça zor. Uzun vadeli konjonktürlere göre alınması gereken politika faiz kararları ne yazık ki anlık gelişmelere bağlı olarak veriliyor.

2008 KRİZİ ABD HALKINI TASARRUFA YÖNELTTİ
Örnek vermek gerekirse (ki bu gerçektir); bir firma yabancı para bazında (ABD Doları) bir krediyi 3 sene boyunca mart ayında yüzde 3,5 fix ile alırken o anki duruma göre oldukça iyi bir karar verdiğini düşünmekteydi. Bugün gelinen noktada bu kredi faizi oldukça yüksek kalıyor. Amerikan ekonomisi gibi gelişmiş ekonomilerin en gelişmişi olarak sayabileceğimiz bir yerde bu nasıl olabiliyor? Gelin bir bakalım: ABD Merkez Bankası (FED) 2008 senesinde başladığı düşük faiz ve tapering (bono alımlarına) yavaş yavaş son vereceğini ve bunların da bazı koşullara bağlı olduğunu açıklamıştı. İşsizlikte varılan rekor düşük seviye kadar yaratılmaya çalışılan enflasyon da kriterlerden biriydi. İşsizlik oranı süratle gelirken, enflasyon bir türlü kalıcı olarak yüzde 2 üzerine çıkamıyordu. Kısaca sebebine değinecek olursak, sanırım halk 2008 krizini yaşadıktan sonra harcama eğilimini yitirdi ve “bir kez daha 2008 yaşanabilir endişesiyle” parasını harcamak yerine tasarruf etmeyi yeğledi. Bizim gibi enflasyonun sürekli aşağıya çekilmeye çabalandığı Türkiye’de hayatını sürdürenler haliyle bu konuyu anlamakta zorluk çekiyor. Belki de kendi kendine “Enflasyon yaratamayan ABD ekonomisinin yöneticilerinin ikisini bir ay konuk edelim, Amerika’ya dönünce şov yaparlar ve enflasyonu istedikleri seviyelerin bile üzerine çıkarırlar.” diye düşünenler vardır. Tabii şaka bir yana “bu kadar düşük enflasyon ve buna bağlı düşük hatta sıfır faiz politikası” özellikle bankacılık sektörü için büyük bir sıkıntı.

FED BİRAZ ACELE EDİNCE…
FED biraz da acele ederek ve az önce de dediğim gibi uzun vadeli konuma bakmadan 2 senedir çeşitli kereler toplamda 250-300 BP’a kadar gitmesini öngördüğü faiz arttırım sözleri verdi. Bu sözleri verirken “ekonominin ancak kısa vadeli göstergelerde o eşiğin üstünde olduğunu ve uzun vadeli işlerin hiç de böyle görünmediğini” ne yazık ki süzemedi. Tabii FED’i ve FED’in kararlarını incelerken bu konuyu diğer Merkez Bankalarıyla beraber bir bütün olarak irdelemeliyiz. Özellikle de Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası gibi gelişmekte olan ülkelerin merkez bankalarının kararları gibi. Az sonra bu kararları da inceleyeceğiz ama bu verilen politika faiz kararlarının küçük yatırımcıyı ve borçlananları nasıl etkilediğine kısaca bir bakalım.

ALTIN DA BİR NEVİ DÖVİZ YATIRIMIDIR
Türkiye’de mesela ‘altın’ ve döviz bazı yatırımcıların olmazsa olmazıdır. Esasında baktığınız zaman altın da bir nevi döviz yatırımıdır. Zira altının ‘ons’ fiyatı dolar bazında kote edildiğinden TL karşısında getirisi ağırlıkla USD-TRY kuruna bağlıdır. Uyarmak gerekirse oldukça risklidir. Zira iç dinamiklerden ziyade başta ABD faizleri olmak kaydıyla küresel jeopolitik gelişmelere bağlı fiyatlanmaktadır. Neden mi? Hemen anlatalım. Yazımıza Merkez Bankaları politika faizleri ile başlamamın sebebi de tam burada düğümleniyor. Eğer ABD’de (küresel anlamda doların fiyatının belirlendiği yer) kısa vadeli faizlerin düşeceği beklentisi ortaya çıkarsa para değerini korumak için altına kaçar. ABD ile Çin arasında başlayan, ardından ABD-AB arasına sıçrayan “jeopolitik risk olarak algılayabileceğimiz” ticaret savaşları baş gösterirse, altın fiyatları artar. Ama normalde bir yatırımcının uyurken olacak gelişmelere bağlı pozisyon almasını ve sabah kalkınca ekrana bakıp sevinip ya da üzülmesini doğru bulmuyorum. O yüzden de en başta dediğim gibi “Merkez Bankalarının öngörülebilirliği artmadıkça” bu tür yatırımlardan uzak durmakta fayda var. Aynı şekilde kredi tarafı da benzer konumda. Daha dün başarılı ve ucuz dediğin kredi bugün çok yüksek kalabiliyor ve kaldı da. Burada da bazı hedge işlemleri kullanılarak kredilerde kesin sabit faizden floatinge geçilmeli (gerekirse bankalar size yardımcı olacaktır; yapılması gereken işlem ise IRS: interest rate swap).

GEÇİCİ DÖVİZ ATAKLARI BİLE ETKİLİ OLUYOR
Ülkemizde bu işler biraz daha farklı gelişiyor. Politika faizleri gün geliyor 500 BP artıyor ya da 500 BP iniyor. Tabi bunun sebebi de esasında bir türlü baş edemediğimiz enflasyon. Türkiye dış kaynağa ihtiyaç duyduğu ve döviz fiyatı hemen hemen hayatımızın her evresinde hissedilir olduğu için oluşan geçici döviz atakları bile enflasyonu ve enflasyon beklenti ya da hedeflerini alt üst edebiliyor. Son aylarda hızla inen enflasyona bağlı olarak Merkez Bankası da hızla faiz düşürme eğiliminde. Şimdi burada göz önüne almamız gereken diğer bir gerçek de “enflasyonun bu hızda düşmesinin başlıca hedeflerinden birinin baz etkisi, diğerinin de son aylarda oldukça yatay seyreden döviz kurları” olması. Sene sonuna kadar da politika faizinin tüm dış etkenler sabit kaldığında 100-150 BP arası daha indirileceğini ve 2020 senesine başlarken yüzde 15 civarında bir politika faizi göreceğimizi tahmin ediyorum. Gerek yatırımcı gerekse de borçlanarak yatırım yapanların faiz hesaplarını bu seviyelerde yapmasını öngörmekteyim. Tabi altı çizilmesi gereken şey, başta jeopolitik olmak kaydıyla dış etkenlerin sabit kalması esastır.

Bizi Paylaşın
Continue Reading
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir