Connect with us

Yaşam

SARAYBOSNA FİLM FESTİVALİ

Şehrin 25 yıl önce kuşatma altındaki görüntülerini perdede izlerken herkes telefonlarının ışığını açtı ve iki ışık arasında geçen 25 yılı duyguyla yaşadık. Tüm şehirde atılan havai fişekler, her şeye rağmen direnen yorgun şehrin enerjik sevinç çığlıkları gibiydi.

 

ZEYNEP ATAKAN

Festival, aslında yüzyıllardır var olan bir kavram… Genellikle “yerel bir topluluk tarafından belirlenmiş ve geleneksel olmuş gün ve tarihlerde kutlanan, yapıldığı yörenin imgesi hâline gelmiş etkinlikler” bütünüdür. Latince “festa” kelimesinden gelir. İlk kez 1200’lü yılların başında kullanıma girmiş ve yerleşmiştir. Türkçeye ‘şenlik’ olarak çevrilmiştir.

Sinema ya da tiyatroda da, “belli bir yılda üretilen ya da belli bir konuda olan filmlerin ya da oyunların gösterilmesi ve sunulması sonunda derece alanlara ödül verilmesi biçiminde düzenlenen ulusal ya da uluslararası gösterimlere” festival denir.

Çağımızın en genç sanatlarından biri olan sinema, güncelliği ve popülerliği sebebiyle hem ülkemizde, hem de tüm dünyada ilgiyle izlenen sanat olaylarının başında gelir.

Bu yazımda, Avrupa’nın en güzel festivallerinden biri olan Saraybosna Film Festivali’ni ve geçtiğimiz Ağustos ayında Stüdyo 36 ile benim rehberliğimde yapılan muhteşem ‘keşif ve deneyim’ seyahatinden bahsedeceğim.

HEM EKONOMİK VE HEM DE TÜRKİYE’YE VİZE YOK
Neden Saraybosna Film Festivali’yle başladığımı merak ediyor olabilirsiniz. Bunun nedeni, Türkiye’ye çok yakın bir kültür ve medyada gördüğünüz ihtişamlı festivallerden bir farkı yok. İçeriği, konukları ve muhteşem organizasyonuna şehrin olağanüstü atmosferi eklenince, “gerçek bir deneyime” dönüşüyor. Bir sinefil (*) o yılın en iyi filmlerini izleyebilir, muhteşem yemekler yiyebilir… En önemli detaylardan biri de para biriminin Euro olmaması. Çünkü henüz Avrupa Birliği’ne girmiş değiller. Dolayısıyla ekonomik ve Türkiyeli vatandaşlara vize yok… Bu yüzden film festivali deneyimi yaşamak isteyenlere şiddetle öneririm.

‘TÜNELLER KAZIP’ FİLM İZLEMEYE GİDİYORLARDI

İlk olarak Saraybosna Film Festivali’nin nasıl oluştuğunu kısaca anlatarak başlayayım… 1994 yılında, Saraybosna hepimizin bildiği üzere kuşatma altındaydı ve halkın büyük bir çoğunluğu şehri terk ediyordu. Elbette şehri terk edemeyen ya da terk etmeyip savaşanların yanı sıra bir dolu insan daha vardı. Gerçekten ciddi bir savaş çıkmıştı. Bir zamanlar, kış olimpiyatların bile yapıldığı ve doğal güzellikleriyle nam salmış bu küçük ve güzel şehir tanınmaz haldeydi. İşte o günlerde, gençlerin kurduğu Obala Art Center’ın yöneticisi (Mirsad Purivatra- şimdi festivalin başkanı) filmler göstermeye başladı. Şehirdeki halk tüneller kazıp salona film izlemeye gidiyordu. Şehir kuşatma altındayken festival başladı. Bunu gören duyarlı bazı yönetmenler Leon Carax, Alfonso Cuaron bu süreçte kendi imkanlarıyla festivale giderek hem destek verdi, hem de halk için büyük bir moral kaynağı oldu. Tüm hikâye böyle başladı…

Ardından sinema dünyasından çok sayıda ünlü isim festivalde boy gösterir oldu. Morgan Freeman, Angelina Jolie, Robert De Niro, Isabelle Huppert, Pawel Pawlikovsky, Asghar Farhadi, Bela Tarr, Nanni Moretti, Elia Suleiman, Alejandro González Iñárritu, Ruben Ostlund gibi çağımızın kıymetli sinemacıları her fırsatta şehre gelip festivale katıldı…

 


KUŞATMANIN VE FESTİVALİN 25’İNCİ YILI
2019, festivalin 25’inci yılı idi… Aynı zamanda Saraybosna kuşatmasının da 25’inci yılıydı… Dolayısıyla hem sanatsal hem de yakın tarihe bakmak açısından muhteşem hazırlıkların yapıldığını biliyordum.

Can dostum Aslı Göknar’ın kurduğu, kültür-sanat-politika-sosyoloji paylaşımların ustalar tarafından aktarıldığı Stüdyo 36’da, meslek dışı sinemaya ilgi duyan kültürel farkındalığı çok yüksek katılımcılar için yaptığım sinema seminerlerinde bir öneri geldi.
Bu öneri ‘bilinçli bir festival deneyimi’ yaşamak üzerine bir festivale gitme fikriydi. Elbette bu konudaki tek favorim olan Saraybosna Film Festivali’ni önerdim. Dolayısıyla, benim için de muhteşem bir deneyimdi.

DİRENEN ŞEHRİN SEVİNÇ ÇIĞLIKLARI…
Öncelikle ilk gece festivalin açık hava sinemasında açılışı izledik. Saraybosna’nın 25 yıl önce kuşatma altındaki görüntülerini perdede izlerken herkes telefonlarının ışığını açtı ve iki ışık arasında geçen 25 yılı duyguyla yaşadık. Tüm şehirde atılan havai fişekler, her şeye rağmen direnen yorgun şehrin enerjik sevinç çığlıkları gibiydi.

Devamında, filmleri, ustalık sınıflarını izleyeceğimiz programlara katıldık.
Özellikle, film izlemeyi seven ama ilk kez bir festival deneyimi yaşayan şahane grup için muhteşem heyecanlı günler geçti. Kendimizi hayatı, sinemayı, dünyayı, sanatı tartışırken bulduk hep…

ÖZEL DOKUNAN VE ETNİK DESENLİ KIRMIZI HALI
Ve elbette bir festivalin olmazsa olmazı kırmızı halıdır. Türkiye Delegasyonu olarak, kırmızı halıdan muhteşem bir geçiş yapmayı da ihmal etmedik. Festivalin kırmızı halısı, 25’inci yıl için özel dokunmuş ve kendi etnik desenlerinden oluşan bir halıydı.

 


EMİN ALPER’E EN İYİ YÖNETMEN ÖDÜLÜ
Türkiyeli grup 4’üncü gün festivalden ayrıldıktan sonra, ben profesyonel film toplantılarına ve izlemelerime geri döndüm. Bu arada festivalde, önemli yönetmenlerimizden Emin Alper’in ‘Kızkardeşler’ filmi yarışmada gösterildi ve büyük beğeni topladı.

Ödül töreni gecesi yine çok ihtişamlıydı. Törende Emin Alper’in ‘en iyi yönetmen’ ödülünü alması hepimizi çok gururlandırdı. Yine şahane bir festival deneyimi yaşamış olarak, meslektaşlarımızla vedalaşarak ayrıldık.

Dilimizdeki kelimeler ise: Sarajevo Mon amour – Sarajevo Sevgilim idi…

*Sinefil: Sinemaya ve filmlere düşkün veya bağımlı insanları betimleyen terim.. Fransızcadaki “cinéphilie” sözcüğünden gelmektedir.

Bizi Paylaşın
Continue Reading
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir